Nereden geldik ve nereye gidiyoruz. Hayat, bir yudum sudan sırtımızda ki bir hibeden ibaret bazen şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz hayatımıza ne sığdırdık sırtımızda ki hibeye neler doldurduk yanımıza iyisiyle kötüsüyle ne aldık. Olduğumuz bu yer olmamız gereken yer hak ettiğimiz yer miydi?
Sıla soğuk suyu defalarca kez çarptı yüzüne bu sabah uyandigi yer hiçbir zaman inanmadığı o yerdi. Hiç bilmediği bir yerde mülteci hiç tanımadığı bir bedende ruh gibiydi. Baktı aynaya derin derin ben neredeyim ben neyim. Dönüp baktı parmağında ki yüzüğe bir mahpus da binlerce zincir altında kalmış kollarına kenetler vurulmuş gibiydi. Şimdi çıkacaktı o banyodan ama bu dünyadan çıksa dahi bir daha nefes alamayacakti. İlerledi kapıya doğru elini koydu açamadı korkusundan canının yandığını en derininde hissediyordu. Bebeğin ağlama sesi geldi kulağına derin bir nefes aldı.
-Onun için Sıla lütfen onun için.
Açtı kapıyı yatağın üzerinde uzanan bebeğe doğru ilerledi. Baranda uyuyordu. Sessizce aldı kollarının arasına camın önüne yürüdü.
-Günaydın meleğim. Bak güneşe bugün ne kadar güzel, bak kuşlara ne kadar özgürler.
Öptü başından.
-Sen bu dünyada ki en güzel şeysin bize ağlıyorum. Böyle mi bir araya gelecektik.
Yürüyüp koydu beşiğine.
Geçip koltuk da oturdu. Ona bağlanmak istemiyordu. Bu hayatta bağlı kalması gereken tek şey annesiydi.
Aldı başını iki elinin arasına mırıldandı sessizce:
-Gitmeliyim Hayır hayır kaçmalıyım.
Çalan telefon sesiyle düşünceleri dağıldı.
Baran uyuduğu derin uykudan uyandı telefon sesiyle.
Yatağın içinde doğrulup cevap verdi telefona
Tam o sırada bir ışık yanmış gibi aydınlandı Sıla
-Eğer bir telefonum olursa yardım alabilirim. Birinden telefon almalıyım.
Sonra derin derin düşündü.
-Kim bana yardım ederki.
Düşündü yıllar önce ki herkesi kim kalmıştı yardım alabileceği.
Bir çok isimden sonra Enes geldi aklına:
- Enes ne olursa olsun yanımdaydı ona ulaşırsam eminim yardım edecek. O telefonu bir şekilde almalıyım.
Baran yataktan çıkıp banyoya girdi.
-Eğer ki sakin durursam Baran gözünü üstümden çeker işte o zaman istediğim şeyi yaparım. Önce onun bana guvenmesini sağlamalıyım.
Baran banyodan çıkınca ayağa kalktı. Ona doğru yürüyüp önünde dikildi. Korkuyordu.
Baran ona anlam veremediği gözlerle bakıyordu
-Ne oldu?
-Yakan.
-Yakam mı?
Elini uzatıp Baranın yakasını düzeltip gömleğini çekiştirdi.
-Yakan düzgün durmuyordu.
Baran sıkıca tuttu kolundan.
-Derdin ne senin?
-Bi derdim yok yardım ettim.
-Sana inanma mı bekliyorsun daha dün her şeyin bedelini ödeyeceksin diyordun.
-Nerden çıkardın bunu hemen sadece yardım ettim.
Titredi.
-Sen demedin mi benim karım onun annesisin diye.
-Eee
-Eee si bende işimi yapıyorum ne bedelse ödeyeceğim istediğin gibi.
Baran bıraktı kolunu ardından çıktı odadan.Aşağıda kahvaltı yapan aile üyelerinin yanına indi.
-Günaydın.
-Günaydın.
Annesi seslendi içeriye.
-Zeynep barana servis aç.
Baran geçip oturdu masanın baş köşesine.
-Ne oldu oğlum dün gece bizi çıkardın odadan.
-Yok bir şey anne o benim karım bisey olacaksa ben hallederim aile üyelerine yansıtmak olmaz.
Annesi memnun olmasa da sesini çıkarmadı. Onun için oğlu ne derse oydu.
Zeynep kendisine servis açınca aklına Sıla geldi.
-Zeynep Abla.
-Buyrun beyim.
-Onada kahvaltı götür bide sor bir şeye ihtiyacı var mi gözün üstünde olsun.
-tamam.
Amcası atladı.
-Oğlum bu gelin bakabilecek mi yeğenime.
-Bakacak amca merak etme zorunda.
-Yani oğlum o ne anlar annesi de değil hani.
Baran iyice sinirleniyordu. Sılanın kabullenmedigi gibi ailesi de bu durumu kabullenemiyordu.
-Annesi amca o.
Yükseltti sesini.
-Hepiniz beni dinleyin hiç biriniz elinizi surmeyeceksiniz ağladı mı dokunmayacaksiniz aç mı dokunmayacaksınız hastamı her neyse hepsini Sıla yapacak o annesi o yapacak duydunuz mu?
-Oğlum o bizim canımız abisi neydi ki o ne olsun.
-Ben sözümü söyledim duymayacağım.
Kararlıydı. Bu iş bir kere olmuştu ve dönüşü yoktu. Onun içinde zordu ama zorundaydı.
-Size afiyet olsun benim çıkmam lazım.
Masadan kalkıp çıktı.Kapı çalınca Sıla beşiğin başından kalkıp kapıyı açtı. Zeynep hanım elimdeki kahvaltı tepsisi ile girdi girdi içeri.
-Günaydın kızım.
-Günaydın.
-Acıkmışsındır.
Sıla gülümsedi. Kadın tepsiyi masaya koydu.
-Doyur karnını kızım elden ayaktan düşme.
Küçük hanımı nasıllar.
-İyi beşiginde.
-Kadın beşiğe gidip oynadı bebekle.
-Zeynep Abla.
-Söyle kuzum.
-Onun adı ne?
-Bir adı yok.
Sıla anlam veremedi.
-Nasil yani ?
-Annesi isim koymadı babası ile koymak istiyordu. Nasip olmadı demek ki sana nasipmiş.
-Benim ne haddime.
-Sen onun annesi olacaksın ya yani annesisin Babasıyla koyarsınız artık bizde ismiyle sesleniriz.
Kadının yüzündeki tebessüm sılanın içine dokundu nasıl bu kadar pozitif olurdu.
-Ne kadar senedir buradasın.
-Baran beyim doğduğundan beridir.
-Bahsetmişti.
-Nasıl anlamadım?
Afalladı Sıla
-Yok kendi kendime söyledim.
-kızım bi sualim olacak sana.
-Tabii.
-Dün Baran beyimle konuşurken fark ettim siz daha önce tanışıyor muydunuz?
-Evet. Yani hayır aslında sadece okuldan tanıyorum onu.
Neden gerçeği söylemediğini kendisi de bilmiyordu.
-Hmm. Kader işte bak sizi nerede tekrar karşılaştırdı.
Düşündü Sıla belkide gitmeseydi Baran ilk kendisini onunla tanıştırıracaktı. Sürekli bahsetmişti Zeynepten.
-Ben aşağıya ineyim bir şey olursa söyle bana.
-Olur söylerim.Sıla saatlerce beklese de Baran gelmemişti. Gerçi bir taraftan gelmesini istemese de gelirse bir şekilde telefonu alacağını düşünüyordu.
Bebeğin sütünü verdikten sonra uyuttu. Hava çoktan kararmış saat epey geçmişti. Baranin istediği gibi bebeği uyutup yatağa yatırdı. Dün Baranın kendisini sol tarafa yatırması dikkatini çekmiş bilerek yatağın sağ tarafına uzandı. Bir anda gelen kapı sesiyle gözlerini sıkıca kapattı.
Batan odaya girip ikisine baktı uyuyorlardı.
Banyoya girip eşofmanlarını giyip odaya döndü. Onunla tekrar aynı yatak da yatacaktı. Bunu kendisi istemişti lakin bir o kadar da korkuyordu duygularından. İlerledi yatağa doğru sılanın sağa yatması dikkatini çekti her zaman yatağın sağ tarafında yatmaya alışmış olacak ki eğilip Sıla'yı kucakladı ve sonra yatağın sol tarafına koyup üzerini örttü. Kendiside diğer tarafına uzanıp üzerini örttü. Bebeğin alnından öpüp sılaya baktı.
-Bu benim mi ailem?
Diye geçirdi içinden. Ardından sırtını dönüp kapattı gözlerini bu gerçek onun içinde yalandı alışması zor olacaktı.Saatler sonra uyandı Sıla numara yapayım derken uyuya kalmıştı kontrol etti baranı yüzü kendisine dönüktü. Bir şey yapması gerekiyordu. Bebeği kucağına alıp ortalarından kaldırıp diğer tarafa koydu ardından barana yanaştı. Onun ile ateş ve barut olursa etkileneceğini biliyordu. Daha da yanaşıp Baranın tenine sokuldu.
Kıprışmayı hisseden Baran araladı gözlerini burnuna sinen koku çok tanıdıktı. Gözlerini açtı. Kollarının arasında Sıla vardı. Küçük küçük nefesler aldı uyanmasın diye. Niye uyanmasını da istemediğini bilmiyordu. Her kokusunu aldığında geçmişleri geldi hatırına. Gittikçe yanaştı. Bunu hisseden Sıla fırsattan istifade elini koydu Baranın göğsüne biraz gezdirdikten sonra tam kalbinin üzerinde durdu. Baran artık nefes bile almıyordu. Ona söylemek istediği ama söyleyemediği çoğu şeyi fısıldadı içinden:
-Yanımdasın, kollarımın arasında karımsın en yakınımda olsan da en uzağımsın en güzel hayallerim en berbat kabusumsun sana sımsıkı sarılıp sevmek varken beni senden nefret etmek zorunda bıraktın. Ben senin ile ne yapacağım böyle.
Sıla bunların hiçbirini duymamış olsada kalbinden hissetmis gibi akıttı göz yaşlarını. Kaleyi fet etmek istiyordu yakıp yıkmak lakin kalenin içinde en baş köşede oturduğundan habersizdi....
S.B. ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPUS
ChickLitAcının benliğinde nice mahpus bırakılmış kalpler, vedaların zindanın da ebediyen esir kalacaktır. MAHPUS Hayatımın ipleri kimin elinde? - Bu gece karanlığın içinde hapis kalacağım. Burası benim Mahpus'um ve hayatımın ipleri benim ellerimde.