Bölüm 37

93 3 0
                                    

Bir zindan yüreğim bu aralar avuçlarımın arasında,yüreğime sığamayacak kadar büyük acılarım var. Korkular sarmış dört bir denizimi,dalgaların serinliği meltemlerden sızmaz omuzlarıma. Karanlığın esaretinde sırtladığım vedalar var. Bir yudumluk aşkta deva arayan gönlüm göğüs kafesim de yatar.

Zeynep, Baranın kendisine uzattığı çay bardağını doldurmak için mutfaktan çaydanlığı alıp masaya tekrar dönüp bardağı doldurdu. Baran halasının boş olan bardağına baktı,
-Zeynep Abla halamın bardağını da doldur.
Zeynep onaylar bir tavırla masanın etrafından dolaşıp halasının yanına geldiği sırada. Halası yemek masasına dalmış gözlerini barana çevirip elinin tersiyle bardağa vurup yere fırlattı. Bardağın kırılması ile herkes yerinden sıçrayıp ona doğru baktı.
Baran, kendisine bakan iki kan çanağı olmuş gözlere bakıp sesini çıkarmadı. Artık yorulmuştu herkesin sadece kendisini düşünmesinden tüm olan şeylerin suçunun kendi üzerine atılmasından yorgundu. Onlara anlam veremiyordu bunca acısının içinde görülmemek kendisine bir bıçak sırtından farksızdı.
-Senin hiçbir şeyini istemiyorum. Dedi Halası kindar bir sesle.
Baran gülümsedi.
-Bende bazen çoğu şeyi istemiyorum.
Armağan hanım, yorgun bir ses ile konuşan oğlunun yüzüne baktı.
Baran sözlerine devam etti.
-Bende gitmek ve sadece mutlu olabileceğim bir yerde yaşamak istiyorum. Ama bak ki ne mümkün burada sizinle oturuyorum ve her gün daha çok dibe batıyorum. Acılarınızı benden cikarmayi bitirin artık benimde bir insan olduğumu görün. Benim için niye bu hayatta mutluluk bu kadar zor niye Bende bir kere olsun her şeyi boş verip yaşayamıyorum?
-Baran. Dedi Armağan elini baranin elinin üzerine koyup.
-Yoruldun değil mi?
Baran derin bir nefes aldı.
-Sadece mutluluk istiyor olmam suç mu?
-Değil oğlum ben anlıyorum seni.
-Anlamak mı? Bu halde mi anlıyorsunuz siz beni bir lokma ekmek bile yedirtmeden.
Halası daha fazla dinlememek için masadan kalktığı sırada Armağan tok bir ses ile konuştu.
-Otur!
Kadın ikisinin yüzüne bakıp sonra abisine baktı. Tıpkı Baran ve Armağan gibi abisininde bu durumdan yorulduğunu biliyordu.
-Eğer ki canınızı sıkıyorsam uzak durun benden.
-Küçük çocuk gibi tavırlara girme! Bende kızımı kaybettim. Yalnızca bu acılar seninmis gibi yapma otur yerine!
Dedi Armağan.
Kadın daha sözüne devam edecekken kapı  zili çaldı.
Komidine yaslanmış olan Zeynep kapıya doğru koştu.
Kimse sesini çıkarmadan salon girişine çevirdi gözlerini.
Zeynep'in şaşkın bir surat ifadesi ile odaya girmesinden sonra önce Ahmet arkasından da Sıla salona girdiler. Onları gören masada ki ev ahalisi şaşkın bir şekilde yerlerinden kalktılar.
Ahmet, kapının önünde durup ona şaşkınlık içinde bakan yüzlere bakıyor Sıla ise ürkek bir şekilde onun arkasında durmus kendisine bakan Baranın gözlerine baktı.
Armağan titreyen ellerini sandalyeye sıkıca bastırdı,
-Sen...
Ahmet, arkasında duran Sılanın kolundan tutup onların yanına geçti.
Baranin önünde durup sılayı ona doğru itti.
-Karını getirdim.
Baran sesini çıkarmadan onu izliyordu.
-Benim bildiğim bir adam ve kadın evli ise kadının yeri kocasının yanıdır. Yanılıyor muyum?
Baran gözlerini ahmetten çekip Sılaya baktı.
Sıla başı önüne eğik bir şekilde duruyordu.
-Sana mi kaldı? Dedi Baran.
-Evet. Dedi Ahmet sonra devam etti.
-Oğlumun yuvasının gelinimin mutluluğu beni ilgilendirir. Karına sahip çık korkak bir adam olmayı bırak artık.
Baran, Sılanın kolundan tutup arkasından çekiştirip salondan çıkınca Ahmet gözlerini korkak bir şekilde Armağan'a çevirdi.
-Asıl korkak benim ya.. dedi içinden.
Parçalı bulutlu gözler ile kendisine bakan aramagan yılların getirdiği özleme yenik düşmek istesede tek kelime etmeden sessizce bakıyordu.

Yatak odasına girince sılayı odanın içine savurup kapıyı sertçe kapattı. Baran önce tek kelime etmeden dakikalarca odada volta attı.
-Niye geldin?
-Evime döndüm.
-Ne evi Sıla?
Ellerini avuç içlerine bastırıp stresini atmaya calissada sesinden anlaşılıyordu içindeki korku.
-Ben bu evin geliniyim.
-Allah aşkına bırak şu saçmalığı artık.
Sıla gözlerinden akan bir kaç damla yaşı silip başını önüne eğdi. Buna binlerce şiir yazılmalı binlerce şarkı söylenmeliydi. Bunun adı çaresizlikten başka bir şey değildi, istenmedigini bildiğin yerde tutunmaya çalışmaktı sadece...
-Niye bana bunu yapiyorsun her şeye rağmen yanında olmak istiyorum.
Gözlerini hafifçe kapattı. Korkak bir adamla birlikte olduğunu anladı.
-İstemiyorum...
Sıla duyduğu söz ile şaşkınlığa dahi uğramadı biliyordu onun sadece bir korkak olduğunu biliyordu.
Gözlerini açıp başını kaldırıp ona baktı içli içli.
-Artık tanıyorum seni sen zavallının tekisin. Beni koruyamayan bir zavallı..
Bir kaç adım gerileyip ondan uzaklaştı. Bunu istememişti bu durum kalbini parçalıyordu.
Baran gözlerini kocaman açıp sılaya doğru bir kaç adım atıp ona doğru sokuldu.
-Ne dedin?
-Korkaksın..
Baran elini Sılanın çenesine koyup kafasını kaldırıp gözlerine baktı.
-Bir daha söyle..
Sıla umutsuzca baktı ona sevdiği adam o değildi bir ayda bambaşka birine dönüşmüştü.
-Gitmeyeceğim Baran hiçbir yere gitmeyeceğim.
Baran gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
-Zorundasın..
Sıla kendini geriye doğru çekip başını hayır anlamında salladı.
Baran ani bir refleks ile kolundan sıkıca tutup kendine çekti.
-Gidiyorsun Sıla hemen burdan.
-Bana ne suçum olduğunu söyle böyle kaçak güreşemezsin.
-Manyak mısın kızım sen İstemiyorum dedim sana..
Sıla sesini yükseltti.
-Neden!.. söyle.. Hadi!
-Sıla...
-Sıla deme konuş hadi korkak olma konuş!
-Başkasını seviyorum.
Sıla hafifçe gülümsedi.
-Bok bok konuşma ne diyorsun sen?
-Doğruları.
Sıla kolunu Baranın ellerinden çekti.
-Senin gibi bir pisliği nasıl sevdim anlamıyorum ben bu nasıl bir korkaklıktır ya başkasını sevmiş mış salak mıyım ben?
-Ne düşünmek istiyorsan düşün Sıla doğrusu bu.
-İyi.. Derin bir nefes aldı.
-İyi tanıştır beni onunla.
-Offf! Kızım git işte neyi anlamıyorsun.
-Getir söz veriyorum Boşanma davasını ben açacağım.
-Öyle mi?
-Evet. Getir onu buraya.
Baran tamam anlamında salladı kafasını.
Arkasını döndüğü anda Sıla kolundan tutup kendine çekip dudaklarına yapıştı.Bunu bilerek yapmamıstı, hatta niye yaptığını kendusi dahi bilmiyordu. Belkide gerçekten onun başkasını sevecek olmasına kalbi izin vermek istemiyordu. Bazen aklımız ve kalbimiz arasında kaldığımız zaman genelde kalplerimiz zafer elde eder çünkü kalp çok sonrasını ön görmeden o anı yaşar ve akılın her zaman başını derde sokar. Lakin gönlümüz ne diye atıyorsa her şeye rağmen doğru yol hep orasıdır.  Baran şaşkın gözler ile ne yapacağını anlamadan kala kaldı. Gönlünün olmak istediği yerdeydi.
Sıla gözlerini kapatıp dudaklarını sıkıca bastırdı Baranın dudaklarına.
Baran kendisine karşılık vermeyince Sıla dudaklarından ayrılıp ellerini yüzünden çekti. Baran öylece onu izlemeye devam etti. Sıla umutsuzca başını önüne eğdi. Bu umutsuzluk değildi sadece hayat kırıklıklarına basmıştı tekrardan.
-Tamam..
Baran elini Sılanın beline kavrayıp kendisine çekip hoyratça dudaklarını öpmeye başladı. Bu gercekten bir birinin hasretine yenik dusen iki bedenin tek ten olma arzusuydu.
Sıla gözlerinden akan yaşların arasından baktı ona. Baran diğer elini de Sılanın saçlarının arasına daldirip bir anlık manevra ile çevirip yatağa yatırdı.
Sıla ne olduğunu anlamadan kendisini böyle hoyrat sert canını acıtan şekilde öpen Barana baktı. Onu teninin derinliklerine saklamak istiyordu  korkak bir şekilde.
Ellerini Baranın ensesin de birleştirip kendine bastırdı. Öpüşmeye devam ettiler dakikalarca özleme mahkum kalan dudakların da nefes aldılar. Baran dudaklarını Sılanın boynu ile birleştirip orada da izler bırakmaya devam etti. Sılanın dudaklarından inleme sesleri ufak ufak döküldü. Bu durum gittikçe baranı şevklendirerek onu daha da sert olmaya teşvik ediyor Baran da bunu zevk ile yapıyordu. Elini Sılanın tişörtünün altından koyup vücudunda gezdirmeye başladı. Tekrar dudaklarından bir kaç öpücük aldığı sırada Sıla da onun gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Baranın cebindeki telefon çalmaya başladı. Başta ikiside umursamadan devam ederken ikinci kez çalmaya başlayınca Baran kapalı olan gözlerini bir anda açıp Sılanın yüzüne baktı. Yapmaması gereken bir yanlışın içerisinde olduğunu idrak edebilmişti. Ondan uzak durmalıydı fakat onu gördükçe kendini ondan alıkoyamıyordu.

Baran direk yataktan kalkıp gömleğinin düğmelerini ilikleyip çalan telefonunu açıp arkasına bakmadan odadan çıktı.
Sıla ne olduğunu anlamadan öylece baka kaldı arkasından.

Yüreği hala gitmesini istemediği korkak bir adamın peşinden delice kosmasini istiyordu. Sıla yattığı yerden kalkıp ahmak gönlüne yenik düşerek peşinden odadan çıkınca koridorun ortasında duran Baranı gördü. Baran elindeki telefonu cebine koyup Sılanın yüzüne öylece baktı. Sıla, artık ne olduğunu anlam veremez bir şekilde tanıdık olmadığı gözlere bakıp dudaklarının arasından çıkardı ismini.
-Baran..
Elini kapının kulpundan çekip ona bir kaç adım attı. Baran, çaresiz kalmış bir yüz ifadesiyle ona gitmemesi için başını hayır anlamında salladı.
Sıla olduğu yerde durup öylece ona baktı. Ne acıydı ona kilometrelerce koşmak isterken bir kaç adımının içine mahpus eden adamı seviyordu.
-Keşke senin ile  hiç rastlaşmasaydık, keşke denizin meltemi aramızdan sızıp gitseydi. Dönmek için sana binlerce yol aramasaydım. Senin gibi korkak birini sevmek gönlümde ayaza düşürdü yüzünü. Bu evde sana rağmen, size rağmen sönmek isterken şimdi hoyratça kapı dışarıyım. Sana gelmek birkaç adım değilmiş sevgilim, sana gelmek bir uçurumdan atlamakmıs. Tutsan ellerimden sarsan sımsıkı başımı göğsünde uyutsan ve geçse tüm bu acılar. Fakat bende istemem artık seninle sınırlarımız çok ayrı.
Gün gelirde anımsarsan yüzümü, kokumu,sesimi ve gözlerimi sadece kalbimde sana bitmeyen sevgiyi hisset.
Dedi Sıla onun içli bakan gözlerine.
Merdivene doğru yönelip ardına bakmadan basamaklardan inmeye başladı.
-Gün gelirde hasret kalırsan kavuşmaya unutma geçtim çoktan gönül yolundan. Bundan sonra beklemem güzellikleri gonul yuvandan. Ruhumla bedenim anladı bugün benden gittiğini sonkez gördüm ya seni beni bundan sevmesen ne olur,geçtim gönül yolundan.
Merdivenleri bitirip çıkışa yürüyüp kapının önünde durup derin bir nefes aldı.
-Anladım ki seninle hiç göklere çıkmamış başım. Hep gitmeye zorlamissin da beni ben kalmaya yemin etmiş bir kardelenmişim. Bundan sonra ecel yüzünü görmeme engel çünkü en olurunu yataran sensin. Kızma, meyhanende bir kadeh şarap olmak varken kırık dökük bir sandalye oldum. Şimdi tükenen bu aşkın baş ucunda direnecek sabrım kalmadı. Bir umutla tutunsam da aşkına yanıp dönmeyen sensin.
Kapıyı açıp evden çıkıp sertçe kapattı kapıyı. Sertçe kapanan kapı sadece kendi gönül kapısıydı.
Elini göğsüne koyup sıkıca bastırıp derin derin nefes almaya başlayınca yüreğine batan göz yaşları süzüldü yanaklarından.
Kendisini mahveden korkak bir adamdan vazgeçmek ona harammış gibi kırık ve döküktü.
Evden uzaklaşıp arkasına dönüp konağın duvarların da gözlerini gezdirdi.
-bitti masalımız, ruhumu kaybettiğim gibi Hoşcakal.

Korkak birini sevmek  olmazları olur kılmayacak birinin gönlünden aşkı çalmak gibidir. Ne kuşanıp gider ne de zirhlanır gelir. Hayatın doğruları arasında yanlışları oldururda sizleri bir yere konduramaz. Korkak birinin yüreğinde yaşamaya çalışmak sadece inadına yenilip kendini kaybetmektir. Her şeyi kaybederken kendinizi kaybetmeden önce vazgeçmeniz dileğiyle....












S.B.

(bölüm geç geldiği için üzgünüm. Keyifli okumalar🤍)

MAHPUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin