3. Bölüm

377 68 26
                                    

3 Ocak 1384

Güney İngiltere Hastings

Ellie gözlerini güçlükle aralayıp küçük penceresinden içeri dolan ışığa şöyle bir baktı. Kar yağışı durmamış gibiydi. Ellie ise çok yorgundu. Son üç gündür Hastings baronunun malikanesinde davet vardı ve genç kız oraya çalışmaya gitmişti. Annesi biraz rahatsızdı ve tüm işler Ellie üzerine kalmıştı. Şömine ve yatak arasındaki alanda bulunan mesafeyi hesaplamaya çalıştı. Hava soğuktu ve Ellie yorganları sıyırdığı an donacaktı. Annesi ise ardını dönmüş her zamanki gibi umursamadan uyuyordu. Ellie hafif bir tebessüm ardından yorganı sıyırıp çabucak şömineye koştu lakin görünen o ki odun da kovası içinde yoktu. O da tüm gün yatabileceğini var sayayarak yeniden yatağına girip kendini ısıtmaya çalıştı. Pek tabii bu defada guruldayan midesi izin vermeyecekti ona. Ellienin kaçarı yoktu. O şömineyi yakacak ardından dün verilen artan yemekleri ısıtacaktı epeyce yemek artmıştı ve birkaç gün boyunca et yiyebilecekleri için şanslılardı. En azından annesi belki daha çabuk toparladı. Genç kız yüzünü sıkıp yeniden yorganı açtı. Üstü başıyla yatmıştı yine de üşüyordu. İnce battaniyeyi kafasına sarıp yatak bölmesinden oturma alanına geçti ve kapıyı yavaşça açıp etrafa bakındı. Beyazlayan yerler ve yağan kar gözlerini kamaştırmıştı. Baltayı çekip kenardan aldığı iki kütüğü birkaç parçaya ayırmasıyla yeniden geri dönüp şömineyi yaktı ve kazanı üzerine yerleştirip karşısına oturdu.

"Kalkmayacak mısın?"

"Çayı da koydun mu Ellie?"

"Anne! " Ellie annesinin kıkırdama sesi ile güldü. " Nasılsın anneciğim? "

"Çok daha iyi günlerim oldu" Grace doğrulup kızına baktı. "Ya sen? Lanet Baurerin evinde çok yorulmuş olmalısın"

"İyiydi anne... Mutfaktaydım ve yevmiyemin yanında kalan yemeklerden de verdiler" Ellie annesine gülümsedi suratı düşmüş dudaklarını büzmüştü. O küçükken zengin bir kadındı annesi lakin para suyunu çekmişti. Babası ise para yollamıyordu onlara nicedir. Bir babası vardı evet lakin bu çok komik bir hayaldi... Annesinin dediğine göre babası York dükü idi. Onu gençken kandırmış ve karnına Elliei bir şekilde sokup bırakmıştı. Para yolluyor, onlarda geçiniyordu o da gidince son yıllarda Hiçbir şeyleri kalmamış Ellie ve annesi bu sahil kasabasına taşınmak zorunda kalmıştı. Hiç de doğru düzgün iş olmuyordu. Köyden kasabaya inmek gerekiyordu bu da kışın zor oluyordu. Genç kız açık sarı saçlarını elleriyle taramaya çalışıp tek yanından sallandırdı.

"Hadi kalk da birşeyler yiyelim çok acıktım"

"Başım dönüyor Ellie... Hastayım" Grace eliyle alnını yoklayıp yanaklarındaki havayı üfledi. Sanada çok yük oldum değil mi güzel kızım benim" dedi kızına bakarken. Gençliğini andırıyordu tabii onun gözleri daha iri belki Ellie den biraz daha güzeldi. Quintonun küçük gözlerini cansız saçlarını almıştı kızı ala ala... Birde o yürüyüşü... Ellie dikkat etmediği zaman tıpkı babası gibi yaylanıp duruyordu. Neyseki vücudu ona benziyordu güzel kıvrımları bembeyaz bir teni iri göğüsleri vardı. Bir parça varlıkla ve hazır bir çeyizle güzel bir evlilik yapabilirdi. Grace adama binlerce kez lanet ederken önüne dönüp ellerini kucağında birleştirdi. Quintonun Ellie için yeniden birşeyler göndermesi şarttı ve elbet bunun için onunla iletişime geçmek zorundaydı. Bu defa azıyla yetinmeyecekti Grace. kızı için zimmetine bir ev geçirmesini isteyecekti. Ölüp gitmeden evvel onu garantiye almak zorundaydı yoksa konuşacaktı Grace. Artık susmayacaktı.

Ellie kötü görünen annesinin yanına oturup saçlarını sevip öptü onu. "Hadi anne sen uzan ben çay olduğunda haber vereceğim."

"Ellie git kızım demirciden alacağımı al. Geçen günden ödenmemiş borcu vardı. Onunla da kasabaya inip kendine yeni bir elbise al bahar geliyor şenlikler başlayacak mavi olsun Ellie, mavi al kızım" Grace kızını süzdü. Mavi tenine yakışırdı.

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin