42. Bölüm

305 60 24
                                    

Louis karısını arabaya bindirirken durumdan elbet nefret eder haldeydi lakin yüzündeki gülümsemeyi silmemeye çalışarak onun zaten tedirgin olan ifadesine baktı. Genç adam kadının muhtemelen onun birşeylere kızcağını düşünüyor olduğundan toparlanmaya çalışıp nedimelerden birine el etti. Yalnız kalmasını istemiyordu.

"Çok geç kalmayacağım lordum" Ellie adamın elini sıktı. "Ne vakit gelmemi istersiniz?"

"Geceye kalmamak kaydıyla sen ne vakit dilersen... Olur da fazlaca durman gerekir o zaman ertesi sabah kahvaltı ardından gelirsin lakin bunu haber ettirmen icap ediyor. Kalma kararın olursa şayet bir askere söyle" Louis kadının elini öptü. O da başını uzatıp yanaklarından tutarak oldukça cesur bir öpücük sundu kendisine. Louis dudaklarını yalayıp geri çekildi. "Düşes?"

Ellie etrafında pek çok asker ve uşak olduğu için fevri hareketine alev alan suratıyla arabaya çekilerek karşılık verdi. "Fevri davrandım"

Louis etraftakilere yan gözle bakarak kadına muzip bir bakış atması ardından baş selamı verdi ve nedimenin de girişiyle birlikte kapının kapatılışını izledi. Sonunda araba hareketlendiğinde ise peşine takılan küçük orduya hizaya geçmelerini el ederek yanaklarındaki havayı üfledi ve yönünü bahçeye çevirdi. Sally ateşlenmiş hasta olmuştu. Olmasa da gitmek istemediğini Quintondan nefret ettiğini söylemişti Wesley'e adam onu gittikleri gün rahat bırakmış peşine de bir hizmetli takıp kaledeki tüm odaları hatta zindanları dahi gezdirtmişti. Sürekli olarak ne arıyorsan söyle bulalım diye de kızı taciz etmişti. Louis bu hastalık olayına inanmaktaydı çünkü laf arasında sorduğunda Ellie korku ve hüzünle annesinin çok öksürdüğünden zayıflayıp çok bitkinleştiğinden bahsetmişti. Her boş kaldığında o getirdiği şal ile oynarken görüyordu onu. Bir insan nasıl ki bir yalana bu kadar endişe duysundu? Günün hiçbir vakti mi unutmazdı ki dün gece heyecanın orta yerinde yönelttiği soru kadının gözlerindeki tutkuyu birden çocuksu bir mutluluğa dönüştürmüştü. Louis çenesini sıvazlayarak batı kanadına giden yolda ağır adımlarla ilerlemeye koyuldu. Bu meseleyi kapatmak zorundaydı ve muhtemelen bebeğini kaybettiği için gelecek olan çıldırtıcı mektuba da hazırlıklı olması gerekiyordu. Quinton durmayacak, bu kez kızının canı yandığından söyleyeceklerinde bir sınır tanımayacaktı şüphesiz... Louis bu defa başını önüne eğmek zorunda olduğu için kendine lanet yağdırdı. Ne yapacaktı. "Senin kızın diye eziyet ettim bu senin suçun" mu diyecekti... O vakit demezler miydi ona derdin benimleyken ne diye bir kadına musallat oldun diye... Genç adam dudaklarını kemirip yine vicdan azabı denizinde boğulmaya başlamışken kendini kısa zamanda doğru yola girdiğini hatırlatarak teskin etmeye çabaladı. Ardından az ilerde yerde debelenen küçük siyah şeyi gördüğünde merakla yürümeye devam etti. Ufak bir serçe kanat çırpmaktaydı. Louis eğilip kuşu aldı ve sakinleştirmeye çalıştı lakin hayvan avcu arasından kendini yere atıp kanat çırpa çırpa can verdiğinde yüzünü buruşturarak askere yoldan kaldırıp kenara koymalarını iletti. "Tanrım sen beni affet" diye söylenirken gerçekten yaptıkları için çokça dua etmesi gerektiğinin bilincindeydi. "Şapeli hazır edin... Pedere söyleyin bir ayin düzenleyelim derhal!"

---

Ellie malikaneye vardığında kesinlikle bu defa habersiz yollandığının bilincindeydi. Geçen seferde olduğu gibi askerler sıraya dizilmemiş bu yüzden de Lanchester askerleri malikane yolunun neredeyse bitimine dek gelmişti. Genç kız arabadan indiğinde Quinton kapı önündeydi ve hızla kendisine gelip sarıldı. Ellie de kollarını adama dolayarak biraz fazladan sıktı.

"Geleceğin haber edilmedi Ellie" Quinton yarım saat kadar evvel askerin hızla gelmesiyle malikaneyi ayağa kaldırmış Sarahı derhal odaya tıkıp Gracei de yanındaki odaya hızla çıkarttırmıştı. Dahası Bethany buradaydı ve bu hiç hoş olmayabilirdi. Adam gözleriyle geçen sefer gelen iskoçu aradı lakin göremediğinde kendi kendine kafa sallayarak rahatladı. O ifrit kız tehlikeliydi.

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin