8. Düğün (1. Kısım)

381 67 23
                                    

15 Nisan 1354 Londra Kulesi

Ellie gözlerini yağmurlu bir nisan sabahına açtı. Artık gün doğumunda kendiliğinden uyanıyordu. Genç kız üzerindeki ipek geceliğe, içinde bulunduğu odanın ihtişamına, varaklı mobilyalar kaliteli perdeler ve halılara şöyle bir bakması ardından başını yastığa geri koyup gözlerini yeniden kapattı. Keşke tüm yaşadıkları korkunç bir rüyadan ibaret olsaydı... Keşke yeniden gözlerini açtığında iki odalı evinde uyansaydı ve annesi karşısındaki yatakta uyanmış her zamanki gibi onun sofrayı hazır etmesi için uyuyor numarası yapıyor olsaydı. Şimdi o malikanede ne yaptığını tanrı bilirdi. En azından kuru ve sıcaktı ve yemeği önüne geliyordu. Ellie bir an evvel her ne yapacaksa yapsındı ve eski hayatına kavuşabildindi. Gözlerini hafifçe aralayıp cama vuran yağmur damlalarına baktı. Yüreğinin sızısı adeta gökyüzüne vurmuştu. Ona kalsa gözyaşlarından kendisine bir küvet doldururdu ya ağlaması da yasak edilmişti. Kapitone yi üzerine çekip beklemeye koyuldu. Birazdan hizmetliler doluşacak saçıyla başıyla uğraşıp onu süsleyeceklerdi. Ellie dün gördüğü dükü gözlerinin önüne getirdi. Uzun boylu gür kahve rengi saçları aynı kahveden gözleri vardı. Çehresi babasına göre biraz daha uzunduysa da ona çok benziyordu. Eski dük Adelard onları birkaç dakika görmüş olmasına rağmen otuzlarının başlarında bir delikanlı gibiydi. Şakaklarındaki ve saçlarında tek tük kırçıllar olmasaydı boyu kadar yetişkin bir oğul sahibi olduğu tahmin edilemezdi. Ellie insan sarrafı değildi lakin pek çok soylu un hizmetinde bulunmuştu. Tecrübelerine göre Lord Adelard asaleti üzerinde taşıyan bir adamdı. Onu merdivenlerde düşmeye maruz bırakan dük ise pek nazik olmasa gerekti. Tanımadığı bir leydiyi öylece salıvermek bir tuhaftı. Tanısa onu merdivenlerden aşağı itedebilirdi hoş... Kapitone yi biraz daha kendisine dolayarak yeniden gözlerini kapattı. Umuyordu ki bugünü hata yapmadan atlatabilsindi. Ellie daha başında olmasına rağmen şimdiden usanmıştı. Yorgun bitkin ve güçsüz hissediyordu. Kaçabileceği Hiçbir yer sığınabileceği kimse yoktu. Genç kız birinin sırtını dahi sıvazlayıp ona herşeyin iyi olacağını söylemesine öyle muhtaçtı ki... Az sonra kapısı çalınıp hizmetli kızlar içeri girdiğinde sessizce yatmaya devam etti.

"Leydim kalkma vakti" Marry kızın başına dikilip kaş çattı. "Kahvaltıyı bırakın Leydim ile ben ilgilenirim sizin işiniz öğleden sonra" diye kızları azarladı.

Ellie iç geçirerek doğrulup kızların çıkışını bekledi ve tepesinde dikilen kadının sert yüz ifadesine baktı. Bir kere olsun yumuşamamıştı ona olan bakışları. Bıkkın bir yüz ifadesi ile kadına baktı.

"Kalk Ellie şunları hızlıca ye hazırlanmaya başlamadan evvel konuşacak birkaç şeyimiz var"

"Herşey ezberimde dikkatli olacağım lakin annemi görmek istiyorum!"

"Dediklerimi yaparsan şayet göreceksin şüphesiz Lord Quintonun söylediği Hiçbir şeyin altının boş olmadığını gördün bunca zaman. Annen iyi odasında keyfi yerinde... Sen de dük hazretlerini memnun edersen şüphesiz daha iyi olacak.

" Ben dükü nasıl memnun edeyim bayan Marry... Bu işin nezaket kuralları ile bir ilgisi yok."

"Bugün çalışacağımız kısım bu sorunun cevabı olacak şüphesiz."

Ellie kendisine sırıtan kadına bir müddet baktıktan sonra ayaklarını sallandırıp sabahlığını giydi ve masaya oturdu. Önüne konulan özenli kahvaltıyı tırtıklamaya başladığında yemeyi reddederse kimsenin önüne birşey koymayacağını biliyordu. Bir parça uzun tuttuğu yemek faslı ardından ağzını silip peçeteyi tabağın üzerine koydu ve Marrye döndü.

"Sizi dinliyorum bayan Marry."

"İyice dinlediğinde emin ol Ellie" Marry kıza yaklaştı. "Dükü elbet nezaketini ve hoşgörünle etkilemeye çaba sarf edeceksin lakin bununla birlikte bugün evleneceksiniz ve bedenini de kullanmaya başlayacaksın. Emin ol bir erkeği elde etmenin en kolay yolu becerekli bir kadının kendini ona sunuşundan geçer."

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin