25.Bölüm

335 54 31
                                    

Sinclair Malikanesi Londra

Ellie Louisin peşinden bahçe kapısından girdiğinde derin bir nefes aldı. Buraya gelmelerindeki ısrarı anlayabilmiş değildi. Henüz onları ağırlamamışlardı ve genç kız bir davet kartı olup olmadığından şüpheliydi. Louisin pelerini içerisindeki yabani görüntüsünü saymayacaktı bile. Gerçi bu kıyafetler üzerindeyken adam baştan çıkarıcıydı ve sabahı düşündükçe hala eli ayağı birbirine dolanmaktaydı. Odadan çıktıkları anda dük ve düşes olmaya geri dönmüştüler. Kahvaltıya indiklerinde leydi Maeve Louisin akranlarının geleceğini söylemiş olsa da adamın umursamayışı başka tuhaflıktı. Ellie çekingen bir ifade ile hızlanıp Louisin koluna tutundu. "Lordum?"

"Söyle?" Louis durup kadına baktı.

"Lordum eve gelecek misafirlerimiz bulunmakta öyleyse biz neden misafirlerimizi bırakıp buraya geldik?"

"Ailem misafir değil üstelik evde halihazırda onları ağırlayacak ev sahipleri de mevcut." Genç adam yanaklarını kemirdi. "Burada olmak hoşuna gitmedi mi?"

Genç kız adamın aralarındaki resmiyeti bırakmış olduğunu fark ettiğinde gülümsedi. "Hayır öyle düşünmeyin... Yalnızca kabalık edip etmediğimi bilmek istedim"

"Kabalık..." Louis kafa salladı. Pekala yanındaki bir İngiliz leydisiydi ve adam onu şu dakika pek de kibar olmayan bir ortama sokmak üzereydi lakin Louis Ellienin onu en rahat olduğu yerde görmesini istediğini düşünüyordu. "Sabahki konuşmamızı hatırlıyor musun?"

"Hangisi?" Genç kız bakışlarını kaçırıp kızaran yanaklarını gizlemeye çalıştı.

Louis çenesini havaya dikip kaşlarını kaldırırken şu utangaç tavrı biraz daha arttırıp onu odadan çıkamayacak hale getirene dek utandırmayı kafasının bir köşesine koyarken tamamen yerine gelen keyfi ile elini kadının beline koyup sıkarak tepkisini gösterdi. "İskoçya ile ilgili olan kısım Ellie..."

"Lordum?"

"Ellie?" Louis eğilip kadının kulağına fısıldadı.

"Louis?" Ellie yüzünü çevirip adamın gözlerine yakından baktı lakin derhal doğrulup boğazını temizlemesi ile o da ciddileşti.

"Sen mahrem alanımız dışında hitabetine dikkat edeceksin..."

"Öyleyse sizde herkesin içinde beni utandırmayın" Genç kız dudaklarını kemirdi.

"Peki..." Genç adam gülümsedi. Ellienin yüzünde oluşan beğeni dolu ifadeyi gördüğünde ise bakışlarını kapıya çevirerek iç geçirdi.

Genç kız kapıdan girip pelerinini uşağa teslim ettiğinde adamın ona uçurumun kenarından elini uzatıp tutunduğu dalı bıraktırmaya ve sonrasında kendisi bizzat atmaya niyet ettiğini de düşünmekteydi. Ani değişen tavrı Ellie için çok tehlikeli bir hal almaya başlamış gibiydi. Uşaklar onları bir üst katta en dip köşede bir odaya yönlendirdiklerinde tedirginliği iyiden iyiye artmaktaydı. Odanın kapısı açılıp isimleri söylendiğinde nefesini tutarak İçeri dalıveren dükün peşinden sakince yürüdü. Oda yaklaşık on kişiyi rahatça ağırlayacak kadar genişti. Şömine etrafında üç büyük kanepe ve tekli koltuklar vardı. Cam önünde uzunca bir çalışma masası. Köşede devasa bir dünya küresi mevcuttu. Ellie çalışma masasının ardındaki sandalyede ayaklarını masaya uzatmış yüzüne örttüğü kitap ile geriye yaslanan adama onu gördüğünde uzanan adamın kafasındaki kitaba vuran Lord Sinclaire kanemede oturan ve elindeki kama ile birşeyler yontan uzun saçlı sarışın bir diğer lorda ve Leydi Sinclairin hemen yanında üzerindeki yeşil elbise ile elindeki iğne ye iplik geçirmeye çalışan kızıl saçlı güzel leydiye baktı. Arkası ona dönük olan kanepenin yan kenarından beyaz saçaklar sallanmaktaydı.

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin