49. Bölüm

300 61 23
                                    

Hazel bir yandan ağlıyor bir yandan dar sıkışık tünelde koşmaya devam ediyordu. Aptal çocuk geride kalarak ne yapmayı düşünmüştü ki... Diğer yandan tünel çok uzundu ne kadar zamandır koştuğunu bilmiyordu lakin artık öksürükleri adım atmasına izin vermiyordu. Biraz duvarlara tutunup soluklandıktan sonra burada çürüyüp gitmeyi düşündü Hazel ardından hıçkırmaya başladı. Bok yoluyla başlayan hayatı bok yolunda bitip gitsindi! Kadın olduğu yere çöküp öksürmeye devam ederken kaş çatarak elini duvara vurdu. Onun koruyup kollaması gereken evladı onu koruyabilmek için nelere katlanmıştı da en ufak şeyde pes mi edecekti. Hayır yapmayacaktı! Ölecek bile olsa Lanchestera gidecekti. Ian oradaydı. Ellie orada olduğunu söylemişti. O dinlerdi... Kızı da o da bu uğurda ölecek dahi olsa Ellienin çektiklerinin hesabını soracak Quintonu bitirecekti! Duvardan destek alarak mumu tükenmek üzere olan şamdanı yerden alıp ayak sürüyerek koşmaya devam etti kadın bir süre sonra mum tükenmiş heryer kararmıştı El yordamı ile duvara tutunup devam etti ve yolun sonuna geldiğini toprağa sertçe çarpıp yere düştüğünde anlamış oldu... Şimdi ne yapacaktı? Çıkış neredeydi? Hazel elleriyle etrafı yoklayarak bir kapı aramaya çalıştı lakin yoktu tam olduğu yere çöküp pes etmişken kafasına dökülen damlalar ve yukarıdan suyun tahtaya vuruş sesini işittiğinde ayağa kalkıp elini tavana doğru uzattı. Orada bir tahta olduğunu fark ettiğinde ise parmak ucunda yükselip iteklemeye çalıştı. Oynatmak biraz zordu. Yaklaşık yarım saatin ardından kapağı araladığında ise geriye kalan yukarı tırmanmaktı. Hazel çakan şimşek ile birlikte kenarda duran basamağı fark ettiğinde kendi kendine göz devirdi. Yüksek tavandan çıkış yapıp tanrının yukarıdan kaçmak için merdiven sallandırmayacağını düşünmesi gerekirdi... Elbet bir basamak olacaktı... Hazel kendi kendine küfürler saçıp basamağa çıkarak kafasını dışarı uzattı ve otlara tutunup kendini zorla yukarı çekti. Ardından üzeri ot bağlatılmış tahta kapağı yerine koyarak gökyüzüne baktı. Yağmur şiddetli hava soğuktu. Hazel varamadan geberip gidecekti şüphesiz... Ne yöne gideceğini de bilmiyordu ya... En iyisi biryer bulup sabahı beklemekti... Kadın etrafında sarılı ağaçlardan buranın Düşes Sarahın odasının yanındaki hizmetli odasında kaldığı vakit pencereden görünen ormanlık alan olduğunu fark ettiğinde ellerini beline dayayıp bir küfür daha savurdu. Ardından tünelin onu buraya getirdiğini düşünerek tam koştuğu yöne dönüp oradan gitmeye karar verdi. Kaçtığı yol onu geri döndürmezdi ya... Tabii tüneli yapan kendisi gibi yarım akıllı değilse...

---
Ne bekliyoruz Harrison! Hazelingelip kucağımıza düşmesini mi! " Ian dilini şaklattı.

"Nasıl dalacağız içeri aptal herif en az iki asker indirmek icap ediyor"

"İki askeri burada bekleyerek indirebileceğimizi sanmıyorum " Connor göz devirdi.

"Sabahtan beri her yeri arayıp durduk askerler çıkışları ve malikane çevresini çok iyi korumakta. Bu şekilde olmayacak" Noah yanaklarındaki havayı üfledi. Sıçan gibi olduk yağmur altında.

"İyice yaşlandınız siz...." Aodh göz devirdi. "Neden Lanchester askeri gibi giyinip bizimkilerin arasına dalmadık ki! "

Ian Aodha gözlerini kırpıştırarak baktı.

"Neden düşünmedin bunu Sinclair! " Adelard dilini şaklattı.

"Salak evladım şimdi mi söylenir bu! "

"Söyleyince dikkate almıyorsunuz adamı ne yapsın... " Eathan iç geçirdi. "Aşkım siz şimdi pek yaşlandınız ya hadi şöyle biraz geri durup bizi takip edin... "

"Haklı... " Noah kafa salladı.

"Ne! " Ian kaş çatan Adelard ve Connora baktı "Herşeyi benden beklemeyin kuzum"

Aodh başını iki yana sallayarak ayağa kalktı. "Eathan yürü şu yolu kontrol edelim ormandan çıkıp etrafında dolanmak iyi olacak... Moire i de geride bıraktırdılar..."

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin