mor ve ötesi - Melekler Ölmez
İyi okumalar <3
❆
Oturduğum sedyenin üzerinde ayaklarımı sallarken aralık kapıdan koridordan geçip giden insanları izlemekle zihnimi meşgul etmeye çalışıyordum.
Ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı gerçi. İki saniye zihnimdeki sesleri susturabiliyorsam üçüncü saniyeye geldiğimde yine binbir farklı gürültü oluşuyordu kafamın içinde. Sanki düşündüğüm her şeyin, her bir kelimenin bir sesi vardı ve kafamın içinde yankı yapıyordu. Bu kadar derin düşünmekten nefret ediyordum çoğu zaman.
Ellerimi sedyenin üzerine yasladığımda kolumda hissettiğim ağrıyla sızlanıp elimi sedyeden geri çektim. Henüz pansuman yapılmamıştı, sadece acildeki doktor kurşunun sıyırıp geçtiğini söylemişti. Beni odalardan birine yönlendirip dikiş için hemşirenin geleceğini belirtmişlerdi.
Abim babamla beraber evimizi silahla tarayan adamları şikayet etmek için polise gitmişti. Daha doğrusu yolda giderken babamla kavga etmek ve içini boşaltmak için babamın peşine takılmıştı. Beni de Uraz'a emanet etmişti.
Abim beni manevi abime emanet ediyordu. Ne kadar güzel(!).
Uraz ise şu an girişimi yapmak için danışmanın yanındaydı. Orada hasta girişi için biraz sıra vardı, yanıma gelmesi zaman alacaktı. Kaldı ki yanıma gelmemesi şu an daha iyiydi. Onunla tek kalmak pek doğru gibi gelmiyordu kulağa. Özellikle son konuşmamızdan sonra...
Odanın kapısında hissettiğim hareketlilikle bakışlarım o yöne döndü. Pembe önlüklü genç bir hemşire elinde tuttuğu malzemelerle beraber içeri girip kapıyı örttü. Nihayet bu ağrının dineceğinin sevinciyle oturduğum yerde doğrulurken hemşire bana bakarak gülümsedi.
"Merhaba," dedi samimi bir tavırla. "Geçmiş olsun."
"Teşekkür ederim." Elindekileri yan taraftaki yüksek masaya bıraktı ve eldivenlerini eline geçirirken gözlerini koluma dikerek incelemeye başladı. "Kurşun sıyırmış sanırım, doktor öyle söyledi." Eldiveni geçirdiği sol eliyle doktorun bakmak için hafifçe yırttığı kumaşı hareket ettirdi.
"Sanırım."
"Sweatshirtünü feda etmek zorundasın maalesef," dedi masanın üzerinden büyük bir makas alırken.
"Sorun değil." Makasın ucunu yırtılan kısımdan sokup sweatshirtümün kol kısmını kesmeye başladı. O, bununla uğraşırken benim gözüm yakasına asılı olan isimliğe kaymıştı. Nöbetçi hemşire, Beste Alkım.
Sweatshirtümün kolunu kestikten sonra kestiği parçayı masanın yanındaki çöp kutusuna attı. "Rüya'ydı değil mi?" diye sordu yüksek yuvarlak bir sandalyeye oturup masayı kendine doğru çekerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP ŞEHİR
Teen FictionBir gece kulübünde barmaidlik yapan Rüya ve aynı kulüpteki grubun gitaristliğini yapan çocukluk arkadaşı Uraz'ın geçmişe dayalı hikayesi. * "Sana uzak olmak da yakın olmak da zor," diye fısıldadı kulağıma doğru. Boynuma çarpan ılık nefesi göz kapakl...