24

15.7K 1.5K 2.6K
                                    

Skylar Grey - Words

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Skylar Grey - Words

"Sizin yüzünüzden bir gün işimden kovulacağım."

Kollarımı bedenime sarmış ellerimle kollarımı sıvazlayarak kendimi ısıtmaya çalışırken şöminenin önünde ateş yakmaya çalışan Uraz'ı izliyordum. Şöminenin yanında ahşaptan yapılma bir kutu vardı. Orada birikmiş olan odunları şöminenin içine doldurmuş, üstüne bir sıvı dökmüş ve şu an elinde tuttuğu kağıdı çakmakla yakmıştı. Yanan kağıdı şöminenin içine atarken sesli bir nefes alıp verdiğini duydum.

"Hiç öyle sıkıntıyla nefes alıp durma," diye çıkıştım. "Zorla kapattıysan beni buraya dilimi de çekmek zorundasın."

Gerçi biliyordum ki ben gerçekten gitmek istesem Uraz beni götürürdü buradan. O yüzden tam olarak zorla getirmiş sayılmıyordu sanırım.

"Rüya," dedi şöminenin cam kapağını kapatırken. "Kulüp üç gün tadilatta. Üç gün hiç kimse işe gitmeyecek."

Buraya geldiğimizden beri kara kara haber vermeden işe gitmediğim için işten atılırsam ne yapacağımı düşünmekle meşguldüm. Babam kartıma yaptırdığı blokeyi henüz kaldırmamıştı. Ben de kaldırması için baskı yapmamıştım çünkü hâli hazırda bir işim varken gidip paramı geri versin diye ona yalvarmak istememiştim. Eskiden umrumda olmasa da artık işten atılıp atılmamak epey ilgilendiriyordu beni.

"Benim neden haberim yok?" diye sordum.

"Yanındaki elemanın söylemesi gerekiyordu."

Hafızamı yokladım Efe'nin bana böyle bir şeyden bahsedip bahsetmediğini hatırlamak için ama yok, bahsetmemişti. Eğer söyleseydi üç gün tatil yapacağım sevincimden unutmam mümkün değildi. "Söylemedi bana hiçbir şey."

"Salak herif." dedi ağzının içinden. Şömineyi yaktığı için önünden kalkarken elindeki tozlardan kurtulmak adına birkaç kez havada birbirine vurarak bana doğru döndü.

Geleli yirmi dakika ya olmuş ya da olmamıştı. İçerisi buz gibi olduğundan üşüdüğümü fark eder etmez hemen şömineyi yakma işine girişmişti. "Niye ayakta dikiliyorsun?" diye sordu beni kapının girişinde gördüğünde. "Otursana."

Gözlerimi geniş salonun içinde gezdirmeye başlarken yüzüm buruştu. Tamamen ahşap kaplama bir yerdi ve temiz olup olmadığını anlayamıyordum. Kalın perdeler pencereleri örttüğünden içeriye gün ışığı tam anlamıyla girmiyordu. Tavandaki süslü püslü avize o kadar koyu renkteydi ki ışık açık olmasına rağmen ortama sadece loş bir aydınlık yayıyordu. Tam olarak göremediğim odanın temiz mi kirli mi olduğunu çözememiştim.

"Kim bilir buraya en son ne zaman gelindi? Pistir şimdi her yer."

"Her hafta temizleniyor burası," dedi tekli koltuğa bedenini bırakırken. "Aşağıdaki köyden bir kadınla anlaşmış Oktay."

KAYIP ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin