34

9.5K 966 855
                                    

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmazsanız beni çok sevindirirsiniz ❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmazsanız beni çok sevindirirsiniz ❤️

Kalben - Doya Doya.

Hayatım boyunca akıtmadığım kadar gözyaşını yirmi üç yaşımın ilk dört ayında akıtmıştım.

Çok ağlamak gözyaşlarını tüketir, gözleri kurutur derlerdi. Bu tez doğru değildi ya da bende işlemiyordu zira ben bugün o kadar çok ağlamıştım ki, gözlerimden artık yaş akmaz dediğim her saniyede daha da fazlası yanaklarıma süzülür olmuştu.

İçimde cayır cayır yanan bir yangın vardı. Gözlerimden süzülen her damla yaşta katlanarak artıyor, alevleri yüreğime sıçrayarak canımı acıtmaya devam ediyordu. Her türlü fiziksel acıya katlanabilirdim ancak buna katlanamıyordum. Bu benim boyumu aşıyordu, benim acı eşiğimin çok üstündeydi.

Kendi hıçkırıklarıma sağır olmuştum. Kaç dakika geçmişti bilmiyordum. Belki de saatler geçmişti. Midemde ne var ne yoksa klozete boşalttıktan sonra çöktüğüm dizlerimin üstünden kalkamamıştım. Ne gücüm ne takatim vardı ayağa kalkmaya, bir adım atmaya. İki ya da üç kez kusmuştum. Kaç kez olduğunu anımsayamıyordum.

Baktığım yeri göremeyip, bir saniye önce ne düşündüğümü aklımda tutamıyordum. Zihnimin bildiği tek bir şey vardı. Durmadan tekrarladığı, unutmama fırsat tanımadığı tek bir şey. Sen kirlisin Rüya. Bedenin çöküp kaldığın tuvaletin zeminlerinden bile kirli.

Titreyen ellerimi yere bastırarak destek almaya çalıştım. Zorlansam da saniyeler sonra ayaktaydım. Toz olan ellerime yüzümü buruşturarak baktıktan sonra kabinin kapısını araladım. Gözümün önünü kapatan dağılmış saçlarıma dokunmadan kolumla yüzümden uzaklaştırmaya çalıştım. Araladığım kapıdan çıktığımda buğulu görüş açıma lavabonun önündeki babamın sekreteri girmişti. Onu görmemezlikten gelerek lavaboya doğru ilerledim. Duvarı boydan boya kaplayan aynadan suretimi görür görmez adımlarım duraksamıştı.

Dağılmış saçlarım, ağladığımdan ötürü kıpkırmızı olmuş gözlerim, bu kadar kısa sürede çökmesine şaşırdığım göz altlarımla berbat bir hâldeydim ancak bundan daha kötü bir şey daha vardı. Gözlerimin feri çekilmişti sanki. O kadar ruhsuz bakıyordum ki bir saat önceki hâlimden eser yoktu. Ne fiziken ne de ruhen.

"İyi misiniz Rüya Hanım?" dediğini duydum babamın sekreterinin. Sesi çok derinden geliyordu.

Cevap vermeden lavaboya yaklaştım ve çeşmeyi açtım. Ellerime dökülen buz gibi sular beni zerre etkilememişti. Ellerimi sabunla yıkadıktan sonra eğilerek avuçlarıma doldurduğum suyu yüzüme çarpmıştım. Bunun bana iyi geleceğini düşünmek bir hataydı. Nasıl elimi yüzümü yıkayarak toparlanabilirdim ki? Böyle bir durumda nasıl toparlanılırdı?

O adam...

Düşüncesi gözlerimi sımsıkı yummama neden olurken ellerimi lavabonun kenarına yasladım. Soğuk, sert fayansı ellerimle sıkıyordum. Defalarca kez kusmama rağmen yine midemde bir şeylerin çalkalanmaya başladığını hissettim. Midemde kusacak bir şey de kalmamıştı, sadece safra kusuyordum. Zararlıydı ama kendime engel olamıyordum. Vücudumun bütün stresi mideme yükleniyordu. Bedenimden nefret ettiğim için böyle oluyordu belki de bilemiyordum.

KAYIP ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin