28

20.3K 1.6K 2.8K
                                    

Normalde yazdığım bölümlerden epey uzun bir bölümoldu bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınlütfen, iyi okumalar <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Normalde yazdığım bölümlerden epey uzun bir bölüm
oldu bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın
lütfen, iyi okumalar <3

The Funeral - Band of Horses

Uraz'ın bu evdeki odasını ilk kez görüyordum.

Bundan önce birkaç sefer gelsem de hiçbirinde evinin odalarını teker teker gezeceğim kadar normal olmamıştı aramız. İlkinde gün içinde yaptığımız konuşma yüzünden aramızda bir soğukluk vardı ve o durumda evini gezmek içimden gelmemişti doğal olarak. İkincisinde de uyurken getirilmiştim ve Uraz'a o kadar kızgındım ki abimin zoruyla kahvaltı yaptıktan sonra direkt evden çıkmıştım.

Sabahın köründe eve geldiğimizde o kadar yorgundum ki sadece uyumak istemiştim. Ben geldiğim iki seferde kaldığım odaya yönelmişken Uraz beni kolumdan tuttuğu gibi kendi odasına çekmişti. Birkaç saat boyunca onun yatağında beraber uyumuştuk. Uyandığımda yatağın diğer tarafında Uraz'ı görememiştim ancak mutfaktan kulağıma kadar ulaşan seslere bakılırsa kahvaltı hazırlıyordu.

Hamarat erkek... Severiz.

Şimdiyse gündüz gözüyle odayı incelemeye başlamıştım. Beni en çok şaşırtan şey odasında boydan boya bir kitaplık olmasıydı. Kitap okumayan birisi değildi, bizimle beraber yaşadığı zamanlarda sık sık kitap okuduğuna şahit olmuşluğum vardı fakat bir kütüphane oluşturacak kadar kitap kurdu olduğunu da bilmiyordum. Balkona açılan kapının yan tarafında kalan duvar kitaplıkla kaplıydı. Bazı rafları plaklarla bazıları ise kitaplarla doluydu.

Balkon kapısına yakın bir yerde gitar standı vardı. Gelir gelmez gitarını oraya bırakmıştı.

Odanın her yerini kokusu esir almıştı. Her nefes alış verişimde ciğerlerime dolan koku garip bir huzurla dolmamı sağladığından bu odadan çıkasım hiç gelmemişti.

Bunlar dışında odasında değişik bir şey yoktu, klasik bir odaydı. Ağırlıklı olarak siyah ve beyaz renkleri tercih edilmişti. Aksi de beklenilemezdi zaten. Uraz kıyafetlerinde bile çoğunlukla bu iki rengi seçerdi.

Odayı her ayrıntısına kadar incelediğimden emin olduğumda üzerimdeki yorganı bir kenara atarak yataktan kalkmıştım. Üstümdeki polar pijamayı düzelte düzelte odadan çıkarken yerini ezbere bildiğim lavaboya yönelmiştim. Önce işimi halledip sonra elimi yüzümü yıkadıktan sonra kapıyı açarak dışarı çıktım. Adımların hedefi bu defa mutfak olurken yavaş yavaş sesler de artmaya başlamıştı.

Mutfağın kapısına ulaştığımda adımlarımı durdurmuş ve bana arkası dönük bir şekilde tezgâhta bir şeylerle uğraşan Uraz'ı izlemeye koyulmuştum. Mutfak masasının üstü doluydu, Uraz donatmıştı. Benden epey önce kalktığı masanın üstündeki pastane poşetinden belli oluyordu. Gidip poğaça falan almış olmalıydı. Yüzümde hafif bir tebessüm belirirken tezgâha doğru yürüdüm. Adım seslerimden olsa gerek Uraz varlığımı fark etmiş ve omzunun üstünden geriye doğru bakmıştı.

KAYIP ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin