Yeni bölümümü hoş geldiniz.
Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Umarım bölümü beğenirsiniz ama bu sefer cidden içime sinmedi. İçime sinmemesinin sebebi ise tanışmalarında çok da içime sinmeyen bir bölüm olması. Ama lütfen okumayı bırakmayın, ilerleyen kısımlarda güzel şeyler de olacak.
Bölüme geçebilirizz.
Herkesin hikayesi farklıdır. İnsanın yaşı kaç olursa olsun bir acı yaşamış olabilir. Zaten herkesin yok mudur unutamadığı kötü bir anısı? Bunların daha da ileri seviyesi dediğim kalp kırıkları.
Hadi0zaman gururla sunar.
Dört farklı ağızdan, dört farklı isim... Bu dört farklı hikâye demekti. Yine indirilen başlar, ağızları sussa da beyinlerinin susmaması...
Hoparlörün de sesi kesilmişti. Yapacak bir şeyin olmadığını düşünüp dördü de aynı anda çadırlarına yaklaştıklarında aynı anda da ateşin başına geri döndüler. Sessizce oturarak bir kare oluşturduklarında uykusuzluğun etkisinin görüldüğü gözler ateşe çevrilmişti. Sonra dört ağızdan aynı anda aynı cümle duyuldu.
"Uyuyamıyorum ben."
Birbirlerine baktılar bir süre. Birbirlerinin gözlerinde acılarını görmüştüler yani kalplerini. Onları başka kimse anlayamazdı zaten. Yaşadıkları olaylardan sonra hiç uyuyamamıştı ki onlar.---
"Saatin işi yok." derler. Yokmuş cidden. Saatin kaç olduğunda bir önemi yoktu zaten. Sanki görünmez bir fermuarla kapatılmış o ağızlar uzun zaman sonra birilerine güvenmişti. Güneş doğmuştu ama onların konuşacakları bitmemişti, bitmemeliydi zaten. Rüzgâr yavaş yavaş saçlarını dalgalandırıyordu. Havanın soğukluğu onları ilgilendirmiyordu, aralarındaki sıcaklık, aralarında oluşan bağ onlara yetiyordu. Hepsinin gözleri yaşlıydı. Ama rahatladıklarını hissetmişlerdi.
"Sevgi... İhtiyacımız olan şey sevgi değil miydi?"
Uzay'ın sorusu karşısında derin bir iç çektiler.
"Üçünüzü de dinlerken anladım ki insanlar bizi çıkarları için kullanmış."
Temmuz'un kurduğu cümleye başlarını salladılar.
"Temmuz... Nasıl dayandın? Onca acıya nasıl dayandın?" - Ildız
"Allah'ın verdiği canı korumak için yeri geldi kaçtım, yeri geldi karşılık verdim ben. Hiçbiri babamın beni o adama vermesi kadar koymadı. Anneme çok kızdım babamın yaptıklarına boyun eğdiği için. Kendime de kızdım annemi o adamın elinden söküp alamadığım için. "
Temmuz'un gözünden tek bir damla bile yaş gelmezken Uzay ve Efken sinirden yumruklarını sıkmıştı, Ildız ise gözyaşları içindeydi.
"Temmuz, annen seni o adama karşı korumamış bile! Niye onu düşünüyorsun ki hâlâ!?"
Uzay'ın bu sert çıkışı, Temmuz'u korkutmuştu. Çünkü o sesler biraz yükselsin titrer, onun saçını okşamak için bile el kalksa geri çekerdi kendini. Uzay da fazla sert olduğunu anladığında başını öne eğmişti.
"P-pardon ya. Ben birden yükseldim öyle..."
"Hiç kızmıyor musun annene? Seni o adama verirlerken sustuğu için, çığlıklarına kulaklarını tıkadığı için..." - Efken
"Aile... İnsanın gerçek ailesi onu istemediği bir evliliğe sürükler mi? Gerçek bir anne, evladına böyle mi yapar?"
"Ya da gerçek bir anne, evladını hiç mi sevmez?"-Uzay
Bir sessizlik oluşmuştu. Sanki ölüm sessizliği...
"Hani dedin ya Efken Abi... Anneme hiç mi kızmadığımı sordun ya. Ona o kadar çok kızgınım ki hatta babama kızgınlığımdan daha fazla kızıyorum ona. Çünkü o, benim onun gibi olmamı istedi. Yani susmamı. "Babanın bir bildiği vardır." demişti. Benim hastanede tedavim bittikten sonra ilk işim onun yanına gitmek oldu. Kapıyı kapattı yüzüme. İşte bu yüzden onu oradan kurtarmak istiyorum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Kalp kırılırsa kaynamaz." Eğer her kalp kırıldığında kaynasaydı kalp kırıklığının ayağı takılıp düşmekten farkı kalır mıydı? Vicdan gerçekten herkes de var mı? Ya da biz vicdansız ve 'insan olmayan' şahısların yaptıklarına ne ara göz yumar olduk? A...