Yeni bölümümüze hoşşş geldinizzzz
Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar.
Hadi0zaman gururla sunar.
Uzay: Aldı götürdü kızı! Delireceğim şimdi!
Altuğ: Abim, Güneş kabul ettikten sonra sen hiçbir şey yapamazdın.
Uzay sinirle etrafındaki eşyaları yere atarken Altuğ da sabırla o eşyaları yerine koyuyordu. Bu Uzay'ı daha çok sinirlendirse de birkaç dakika sonra o pes edecekti.
Mahir, Güneş ile yalnız konuşmqk istemişti ve Uzay karşısında polis olduğu için buna karşı çıkmamıştı. Her ne kadar Mahir'in kötü bir adam olduğunu söylese de elinde kanıt olmadığı için dikkate alınmamıştı. Daha sonrasında ise Güneş abisinden gözyaşları içinde özür dileyerek babasıyla gitmek istediğini söylemişti. Uzay her ne kadar Güneş'e gitmemesi için yalvarsa da polisler ve Altuğ onu durdurmuştu.
Uzay: Tehdit etmiştir kesin. Yapmadığı şey mi!?
Altuğ: Uzay sakinleş artık. Bu öfkeyle ancak kendine zarar verirsin.
Uzay öfkeyle ona döndüğünde gözleri dolu doluydu.
Uzay: Canım yanıyor lan! Niye anlamıyorsun!? Niye durdurdun ki sen beni!?
Altuğ: Nezarethaneye atılma diye durdurdum lan seni! Konuşacağız Güneş ile ama şimdi değil.
Uzay: Neden? Ona elini kaldırmaya vakti olsun diye mi?
Altuğ başını eğdiğinde öfkeyle başını iki yana salladı. O da öfkeliydi. Ama Uzay için sakin kalmaya çalışıyordu. Kendi çapında kardeşini, Uzay'ı, korumaya çalışıyordu.
Altuğ: Güneş'e biraz zaman tanı diye. Biz öyle yada böyle Güneş için en doğru yolu bulacağız kardeşim. Ama sen güçlü olmak zorundasın.
Uzay yere oturup sırtını ve başını duvara yasladı. Gözlerinden yaşlar inmeye başlamıştı. Güneş'in o gidişi içine oturmuştu. Güneş babasına rağmen çok iyi bir insan ve kardeşti. Uzay şimdi yine o evde yalnız kalmıştı.
Zil çaldığında başını kaldırıp Altuğ' a baktı.
Uzay: Sen bakar mısın kapıya?
Altuğ kapıyı açmaya gittiğinde o kendini sadece Güneş'in gidişine odaklamıştı, dış dünyayla bağlantısını koparmış gibiydi. Arka arkaya başını duvara vururken hiçbir şekilde acı hissetmiyordu. Gözlerini kapatmıştı, sadece kendine acı çektirmeye çalışıyordu.
Başını artık duvara değil de bir ele dokundurduğunu anladığı an gerçek dünyaya dönmüştü. Başını yana çevirdiğinde elin sahibinin Temmuz olduğunu anlamıştı.
Temmuz: Halledeceğiz. Sana söz veriyorum, halledeceğiz.
Uzay başını Temmuz'un omzuna gömdüğünde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Uzay: Güneş'i aldı benden Temmuz. Aldı benden onu.
Temmuz: Ben senin elinden gelen her şeyi yaptığına inanıyorum. O adamın kazandığı falan yok.
Efken: Biz senin yanındayız kardeşim, geri gelecek Güneş'imiz.
Uzay göz ucuyla etrafına baktığında Efken, İlkay, Ildız ve Kerem'in de orada olduğunu gördü. Temmuz'dan ayrılırken bir yandan gözündeki yaşları siliyordu.
Uzay: Nasıl da iyi baba rolleri kesiyordu ama? Biz bilmiyoruz sanki onun ne bok olduğunu.
Telefon çaldığında Altuğ telefonu ona uzattı. Arayan Mahir'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Kalp kırılırsa kaynamaz." Eğer her kalp kırıldığında kaynasaydı kalp kırıklığının ayağı takılıp düşmekten farkı kalır mıydı? Vicdan gerçekten herkes de var mı? Ya da biz vicdansız ve 'insan olmayan' şahısların yaptıklarına ne ara göz yumar olduk? A...