Yeni bölümümüze hoşşş geldinizzzz.
Bir önceki bölüm, kadrosu ile de biraz farklı bir bölümdü ama Alaz-Ayşıl meselesini böyle daha iyi açıklayabileceğimi düşündüm. İkisi de hırslı ve bencil. Ama aralarındaki bağ da bir o kadar güçlü.
Peki ya bölüm sonu? Sima'nın ölümü acı bir haberdi. Böyle bir son ona cidden yakışmadı ama Kemal Güray bencilliği ortama korku salmaya devam edecek.
Bu bölümü de umarım beğenirsiniz.
Hadi0zaman gururla sunar.
Dörtlü Temmuz'un evindeydi. Cenazeden sonra kendilerini buraya atmışlardı. Ama yaşadıkları şoku asla atlatamıyorlardı.
Evet, Sima kötü bir şey yapmıştı ama sonra suçunu itiraf etmişti. O kıskançlığının kurbanı olmuş, hiç bulaşmaması gereken insanlara bulaşmıştı. Bu trajik son ona hiç yakışmamıştı.
Ildız, mutfakta Temmuz'un boğazından artık bir şeyler geçsin diye yemek hazırlıyor; Efken ise kapının önündeki polislerle konuşuyordu. Uzay da Temmuz'u yalnız bırakamamıştı, salonda oturuyorlardı. Temmuz başını onun omzuna yaslamış, Uzay da başını onun başına yaslamıştı. Temmuz içli içli ağlarken, Uzay da bu duruma engel olamadıklarını düşünüp duruyordu.
Temmuz: Keşke taa o zaman ben ölseydim.
Uzay: Saçmalıyorsun.
Temmuz: Bunun ne demek olduğunu bilmiyorsun. Benim yüzümden birçok insan öldü, bak kehanet devam ediyor. Sima'nın da sebebi oldum ben.
Uzay: Kehanet değil bu Temmuz. Sen yaşama hakkına sahip çıkmaya çalışıyorsun sadece ve bu suç değil. Sen birinin sebebi olmadın Temmuz. Ya eğer öl... Bak söyleyemiyorum bile, ben yanıbaşımdaki minik şeyi tanıyamazdım. Umudu öğrenemezdim. Sen umutsun Temmuz. Sen hayatsın. Ama ölüm değilsin. Sima'nın sebebi o adamlar, sen değilsin.
Temmuz, Uzay'ın söyledikleriyle şok olmuştu. Ondan böyle bir konuşma beklemiyordu. Ama o insanların ölümünün Temmuz ile doğrudan alakası yok muydu? Nasıl suçlu olan Temmuz değildi? O da onların ölmesini istemezdi ama elinden hiçbir şey gelmemişti.
Temmuz: Belki de senin yerine asıl ben, kendimi insanlardan uzaklaştırmalıyım. Özellikle de sizden.
Uzay başını şaşkınlıkla kaldırdı ve Temmuz'un da ona bakmasını sağladı.
Uzay: Temmuz yapma bunu kendine. Senin suçun değil.
Temmuz: Anlamıyorsun.
Uzay: Anlat. Sen beni dinlemeye her an hazırdın, ben de seni dinlemeye hazırım. Anlat, dinlerim ben seni.
Temmuz hıçkıra hıçkıra ağlayarak Uzay'a sarıldı. Onları da kaybedemezdi.
Temmuz: Bir kişiyi daha kaybetmeye dayanamam. Sizi de kaybedemem.
Uzay: Temmuz yapma bunu kendine. Bunlar senin suçun değil.
Temmuz: Ya seni de...
Temmuz durduğunda kollarını daha sıkı sardı. Biraz fazla minikti Uzay'a göre ama ona sarılarak onu koruyabilir miydi?
Uzay: Bunları düşünme sakın. Sen o şerefsizleri bir kez daha yeneceksin. Yolundan da sakın dönmeyeceksin.
Temmuz: Söz ver Uzay, sen de gitmeyeceksin.
Uzay: Temmuz...
Uzay ona cevap olarak kollarını daha sıkı sardı, onu canı pahasına koruyacağını anlatmak istedi. Ama asıl mesele yaşamaktı, biri için yaşamaktı. Uzay gerekirse bunu da yapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Kalp kırılırsa kaynamaz." Eğer her kalp kırıldığında kaynasaydı kalp kırıklığının ayağı takılıp düşmekten farkı kalır mıydı? Vicdan gerçekten herkes de var mı? Ya da biz vicdansız ve 'insan olmayan' şahısların yaptıklarına ne ara göz yumar olduk? A...