~Kimsesiz~

99 47 48
                                    

Yeni bölüme hoşşş geldinizzzz

Bu sefer bölüme geçmeden önce size bir soruyla geldim. Kimsen varken kimsesiz olmak size göre ne?

Umarım bölümü beğenirsiniz.

Hayat... Hayat sürprizlerle dolu gerçekten. Çoğu insan sürpriz denince güzel şeyler getiriyor aklına, bilmiyorlar ki hayat en çokta kötü sürprizler yapmayı sever. Peki biz insanlar bu kötü sürprizler karşısında ne yapmalıyız? Pes mi etmeliyiz? Pes etmemeliyiz tabiki de,savaşmalıyız aksine. Ben size... Pes etmeyen dört gencin hikayesini anlatıyorum. Ve maalesef onların yaşadıklarını yaşayan birçok kişi var.

Hadi0zaman gururla sunar.

Acımasızlıkla atılan asker adımlarının sesi yükselirken yürüyen kişi için kan kokusu gittikçe ağırlaşıyordu. Fakat atlanmaması gereken acı bir detay vardı; biri parça parça ölüyordu yani bu sadece bir kan kokusu değildi. Adımların sesleri yükselirken çığlıklar ve küfürlerde çoğalıyordu.
Yüzünde alayla karışık bir gülümseme vardı. Sandalyesine oturdu ve kahkahalar atmaya başladı. Keyif alıyordu çünkü Dünya'dan bir can daha aldığında. Onun bu yaptıklarını görmezden gwlwn kimseler olmasaydı belki de çoktan hapsi boylamıştı. Ama çıkarlarımız daha önemli (!), değil mi!? Gücü olanın sözü geçiyor ya çünkü bu Dünya'da!
"A-a-al... A-al a-a-ar-tık c-ca-nı-mı d-da b-bit-sin!"
"Ama Şahin... Niye oyunbozanlık yapıyorsun? Sadece el ve ayak parmakların kesildi. Daha yeni başlıyoruz."
"N-ne y-ya-yap-tım b-ben sana!?"
"Hiçbir şey! Sadece benim canım istedi."
Birinin ölümünü izlemek onu rahatlatıyordu. Canı istediğinde hiçbir suçu olmayan birini öldürtüyordu ve bu kimse tarafından sorgulanmıyordu. Yayılmaya başlayan kanlara bakarak eğleniyordu sadece.
Yanına yaklaşan takım elbiseli yüzünde hiçbir duygu olmayan adama döndürdü başını.
"Efendim onu bulduk. Ne yapalım?"
"Buraya getirin, çok eğleneceğiz onunla."
.
.
.
Geçen bölüm nerede kalmıştık?

"Evlenecek misin!?"

Şokla Ildız'a dönen başlar... Ildız dudaklarını kıpırdattığında onun vereceği cevabı merakla beklemeye başlamışlardı.

"Evet."

Yorgun ve kırgın çıkan bir ses bir insanın canını bu kadar yakabilirdi. Çünkü bir kelime bile onun kaderine teslim olduğunu gösteriyordu.

"Sevgilini al ve git evimden."

Suna'nın hiçbir şeyi anlamadığını belirten bakışları karşısındakileri çileden çıkarıyordu. Tüm umursamazlığıyla sevgilisinin evleneceği kadının evine gelmişti ve nispet yapmayı düşünüyordu. Kadının, kadına bu yaptığı kabul edilir bir şey miydi? Ne ara bu hale gelmiştik biz? Bir insan niye başkasıyla evli yada evlenecek bir adamla her şeye inat bir ilişki yaşamak ister?

" Kaldır sevgilini gidin bu evden!" - Temmuz

Temmuz'un bağırışıyla sıçrayan genç kadın, koltukta yatan Alaz'a dikti gözlerini. Oflayarak kaldırdı Alaz'ı.

"Şimdi düşürecek." - Efken

Efken'in alayla Uzay'ın kulağına fısıldadığı cümleden bir saniye sonra Suna ve Alaz yerdeydi. Bir insan kendini daha ne kadar komik bir duruma getirebilirdi ki?
...
Dördü yalnız kaldıklarında aralarında bir sessizlik hakimdi. Ildız'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu ama onun da haberi yoktu gözyaşlarından. Gözünün önünde evleneceği (!) adam ve sevgilisinin aşklarını izlemişti. Bundan sonra sadece üç kişiye güvenecekti, onlarda yanındaydı. "Güven" kadar zor kazanılan bir şeyi insanların kötü amellerine alet etmeleri kadar kötü bir şey olamaz.

Şimdi sizden birini düşünmenizi istiyorum. Mesela birinin dış görünüşüne bakarsak gözlerinden etkileniriz ya genellikle. Masmavi gözler düşünün, bakanın kaskatı kesildiği. Masmavi gözler düşünün, bakanın kanının donduğu. Ellerini uzatıyor size sımsıkı sarılıyor, onun size sarılmasını istemiyorsunuz ama o sizi duymuyor yada duymazdan geliyor. Dudaklarından çıkan etkileyici kelimelerin ardındaki ses tonu ürpertiyor. En önemlisi de size bir eşya muamelesi yapıyor. İşte bu kişinin adı ; Alaz! Benim hikayemde bu şahıslardan sadece biri Alaz. Temmuz'a her yaklaştığında korkudan tir tir titreten ve ona her elini kaldırdığında sonu gözyaşıyla biten ve bitmesine sebep olan Kemal var mesela. Yada kendinden başka kimseyi düşünmeyen Mahir var. Ve maalesef bu kişilerden çok var.

Temmuz camın karşısına oturmuş, dışarıyı seyrediyordu. Temmuz kendini geceye benzetiyordu, gecenin hüznüne. Çoğu insan geceyi sevse de geceyle birlikte çöken karanlığı diğer karanlıkla eş değer tutarlar, içlerinin karanlığıyla. Gecenin suçu ne? Gece tüm etkileyiciliğiyle çöktüğünde o lacivert en koyu tonunun arasında parıl parıl parlayan yıldızlara değil de niye o lacivertin karanlığına odaklanıyoruz. Bir kez de biz küçük de olsa bir umut ışığına sığınsak olmaz mı?

Efken oturduğu yerde doğruldu. Yanında olduğu üç kişiye baktı. Gözleri dolmuştu istemsizce. Şimdiden ne çok şeyle uğraşmaya başlamışlardı. Bunca şeyle uğraşmaya güçleri yetecek miydi, bilmiyordu. Bu insanlar nasıl bu kadar çabuk bağlanmıştı, bunu da bilmiyordu. Ne sevmeyi ne de sevilmeyi biliyordu. Ona kim öğretecekti ki bunları? Annesi hayatta bile olsa yüzüne bakmıyordu. Oysa en çok annesinin onun saçlarını okşamasına ihtiyacı vardı. Kimsesi varken kimsesi yoktu Efken'in. Çevresinde dönen kötülükleri göremeyecek kadar iyi düşünmüştü. Etrafında olan kişilerden kimse aslında onun yanında değilmiş, bunu çok acı bir şekilde öğrenmişti.

Size bölümün başında sorduğum sorunun bana göre cevabını okuyacaksınız şimdi.
Etrafınızda isterseniz tüm insanlar olsun ve hepsi sizin hep yanınızda olacaklarını söylesinler illa ki bir kişi sizin gerçekten yanınızda olmayacaktır. Çünkü insanoğlu böyledir, önce kendisini düşünür. Hele kimsen varken kimsesiz kalmışsan vay haline! Yanınızda derdinizi anlatabileceğiniz biri olmalı mutlaka, aileniz dışında.

Uzay ise kendi geçmişine dalmıştı. Bir çocuğun insanlara kendini gösterme çabası içinde yaşamıştı bu zamana kadar. Kimse sevmemişti ki onu. O çocuk yaşta bile minicik kalbinde herkese yer ayırabilmişti ama bu Dünya o kocaman yeryüzüne Uzay'ı sığdıramamıştı. Yıllardır görmediği Mahir para istemek için dikilmişti karşısına.
"Ne yapacağız şimdi?" - Uzay
"Herkes kartları kapalı oynuyor. Biz de öyle yapacağız." - Efken
...
Temmuz ve Ildız hızlı adımlarla evden çıktılar ve arabaya bindiler. (Şimdi siz nereye gittiklerini soracaksınız. Hemen açıklayayım. Benim Ildız'ımın bir kafesi var, kendi parasıyla açtı. Yani kendi ayakları üstünde duruyor kızımız. Oturduğu evin parasını bile ödeyecek babasına.)
Temmuz radyoya eğildi. Rastgele bir şarkı açtı. İkiye On Kala - Ben Bu Kafayla Napıcam şarkısıyla yolculuklarına devam etmeye başladılar. Ama şarkının sözleri onları daha da fazla sessizliğe ve düşünmeye itmişti.

Ben bu kafayla napıcam?
Dengemi nasıl kurucam?
Bıktım artık kaçmaktan, ben.
Söyle düşsünler yakamdan.

Bölüm sonuuu

Biz bu kafayla napıcaz hpfkgğgodkglglgl

Bölüm hakkında düşünceleriniz?

Biraz geçiş bölümü gibi oldu ama diğer bölüm bu bölümün eksik parçalarını tamamlayacak.

Ildız da oyuna dahil olmaya başladı. Başarılı olan kim olacak?

Bölümün başındaki psikopat kim? Hangi karakteri öldürmek istiyor?

Yeni bölümde görüşürüz.

Seviliyorsunuzzzz ❤️

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin