Vee son tanıtım bölümümüze hoşşş geldinizzzz.
Uzay'ın insanlara öfkesinin ne zaman başladığını göreceğiz bu bölümde. Umarım Uzay'ımı da çok seversiniz. Asıl ilk bölüm haftaya Cuma gelecek. Şuan elimde birçok bölüm var ben biraz önden gidiyorum. Hiçbir şekilde senaryodan kopmadan ilerlemeye çalıştım bölümleri. Asıl ilk iki böşğm sıkıcı ve mantık hatalarıyla dolu olabilir, bir şekilde düzeltmeye çalışacağım. Yazım hatası var ise kusura bakmayın, düzeltiriz.
Şimdi gelelim bölümeee.Her insan ve her çocuk sevgiye ihtiyaç duyar. Sevgisiz bırakılmış bir çocuğun kalbindeki yaranın sebebi geçmişindedir. Birileri mutlu olsun diye başkası ağlamak zorunda değildir. Sevgiden denen şeyden mahrum bırakılan insan sevmekten de sevilmekten de korkar.
Hadi0zaman gururla sunar.
Kendimden nefret ediyorum. Her şeyden nefret ediyorum ama en çok kendimden. Çevremdekilere zarar vermekten başka yaptığım bir şey yok. Herkes benden nefret ediyor, ben de onlardan...
---
Uzay evde çizgi film izliyordu. Annesi eve daha gelmemişti. Babası öleli 7 ay olmuştu ve annesi o gün bugündür bir gazinoda şarkıcılık yapıyordu . Beş yaşında babasızlıkla tanışmıştı Uzay. Zaten sessiz bir çocuk olan Uzay, babasını kaybedince daha da sessizleşmişti. Babasını çok severdi Uzay, çünkü babası onun saçlarını okşar, onu güldürmek için her şeyi yapardı. Ama annesi hep somurturdu, hatta ona "Sen benim en büyük hatamsın!" derdi. Ama o annesini çok severdi fakat uzaktan. Anahtar sesi geldi. Uzay televizyonu kapattı ve kapıya koştu. Gördüğü manzara onu şaşırtmıştı. Annesi yanında bir adamla gelmişti. Ve annesi de o adam da Uzay'a küçümser bir bakış atıp salona girdiler.
"Yanımıza gel konuşalım biraz."
Uzay çekingen adımlarla annesinin karşısına durdu. Yine azar işitmekten korkuyordu gerçi annesi onu durduk yere de azarlıyordu, alışmıştı artık o bunlara.
"Sana yeni baba getirdim Uzay."
Uzay'ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bu hayattaki en çok sevdiği kişi zaten babasıydı Uzay'ın. Ve annesi pişkin pişkin yeni baba getirdiğini söylüyordu, doğru bir şey söylemişmiş gibi.
"Merhaba velet."
Adamın yüzünde hiçbir ifade yoktu ve sadece bunu söylemişti. Uzay yumruğunu sıkmaya başlamıştı. Öfkeyle ellerini sıkarken gözlerinden de yaşlar iniyordu.
"Bu adam benim babam değil, tamam mı!? Benim kendi babam var zaten! Hele bu adam babam olacaksa hiç olmasın! Gitsin bu evden!"
"Çok geç artık küçük. Çünkü biz annenle evlendik. Burası benim evim artık! Kabullensen iyi edersin."
Karşısındaki kişi ona meydan okurcasına bir bakış attı.
"Ona iyi davran Uzay. Sen istesen de istemesen de Mahir artık bu evde yaşayacak."
"Gidecek işte! Bu adam bu evde durduğu sürece hep yaramazlık yapacağım! "
Hızlı adımlarla odasına gitti annesinin ona bağırışlarını umursamadan. Daha önce hiç yaşamadığı bir duygu ele geçiriyordu onu ; Öfke. Öfkesinin ilerde onun başına bela olacağını anlayamadan odasındaki her şeyi tekmelemeye başlamıştı. Babasına ihanet ettiğini düşünüyordu, en sevdiği kişiye hem de.
---
Mahir o eve yerleşmişti hatta artık o evi Uzay'a dar ediyordu. Ama Uzay'ın da aşağıkalır yanı yoktu, artık o uslu çocuk değildi ama sadece o adam ve annesine karşı değişmişti. Yine bir gün Mahir çekyatta uzanmıştı. Uzay da onun karşısında oturmuş öfkeyle ona bakıyordu.
"Ne bakıyorsun?"
"Bakamaz mıyım?"
"Kuduruyorsun değil mi beni bu evden gönderemediğin için? Sen gideceksin ben kalacağım."
Uzay yumruklarını sıkmaya başlamıştı.
"Artık çalışacaksın. Öyle çizgi film falan izlemek yok. Her akşam bu eve para getireceksin."
"Beni çalışmaya göndereceğine sen çalışsana!"
Mahir onun üstüne yürümeye başlamıştı. Uzay da onun üstüne yürümeye başlamıştı. İkisinin de öfkeden hiçbir şeyi gözü görmüyordu. O sırada Mahir kolu ile Uzay'ın boynunu sardı.
"Bırak! Bırak! Nefes alamıyorum!"
Uzay da kurtulmak için onun kolunu ısırdı. Acı ile kolunu ovmaya başlamıştı.
"Seni gidi böcek! Bunun bedelini ödeyeceksin!"
Uzay ise sadece omuz silkmişti. Annesi de Mahir'in bağırışlarına gelmişti.
"Uzay! Ne yaptın sen!? Canavar!"
Uzay annesinin sözleriyle yine gözyaşlarına boğulmuştu.
"Bu böcek bu gün bu evden gidecek Zeynep!"
"Anne... Lütfen beni yollama lütfen..."
---
Anneme beni yollamaması için yalvardığım gün annem ve Mahir beni eşyalarımla birlikte yurdun kapısının önüne bırakmışlardı. Anneme sımsıkı sarıldığımı hatırlıyorum beni bırakmaması için. Ama o ise beni sert bir şekilde itip düşmemi sağlamıştı, dizim kan içinde kalmıştı. O olaylardan sonra öfkemi kontrol edememeye başladım. Kendime zararlar verdim. Çevremde hiçbir arkadaşım kalmadı. Kız arkadaşım bana "Senin öfken bizim aşkımızın önüne geçiyor." diyerek ayrılmıştı benden. Ona tedavi olabileceğimi söyleyip ayrılmak istemediğimi söylemiştim ama nafile. Ona zarar vermeyi asla istememiştim ben. O günden sonra insanlara tamamen kapattım kendimi onlara zarar vermemek için. Kız arkadaşım da zaten bir hafta sonra yeni biriyle çıkmaya başlamıştı. Ben de dışarıdaki hayattan uzaklaştım.
Son tanıtım bölümümüzün sonuna geldik.
Uzay'ın hikayesini nasıl buldunuz?
Uzay gerçek sevgiyle tanışabilecek mi?
Uzay'ın öfkesi büyüyecek mi?
İlk bölümümüzde tekrar Kalp Kırıkları'nda görüşmek üzere.
Seviliyorsunuzzzz ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Ficção Adolescente"Kalp kırılırsa kaynamaz." Eğer her kalp kırıldığında kaynasaydı kalp kırıklığının ayağı takılıp düşmekten farkı kalır mıydı? Vicdan gerçekten herkes de var mı? Ya da biz vicdansız ve 'insan olmayan' şahısların yaptıklarına ne ara göz yumar olduk? A...