Üst üste iki bölüm mü? Fazla özleştik galiba??
Yorumlarda buluşalım, peçetelerinizi hazırlamanızı öneririm..
Bu bölüm benim DRAMA QUENLİĞİMİ özleyenlere gelsin;)
*
*
*
Denilene göre sevgi, bu hayattaki tüm duyguların sebebidir. Ve eğer gerektiği kadar sevilmezsen ya hayata ya kendine ya da insanlığa küser önce insanlara sonra da kendine yabanileşirsin.
Onun durumu da tam olarak buydu. Hiç sevilmemişti. Bu yüzden önce insanlara sonra da kendine yabanileşmişti.
Şimdi oturduğu koltukta esen akşam güneşi eşliğinde kitabını okuyor her ne kadar özünde farklı sebepler olsa da uzaktan görünen bu olduğu için keyif çatıyor olarak görülüyordu ama içinde bulunduğu durumun bununla uzaktan yakından bir ilgisi yoktu.
Keyif çatmak bir yana dursun insanlardan kaçmak için bu yolu bulmuştu uyumak dışında.
Hoş Kurtuluş ailesinin ona kötü bir yaklaşımı yoktu, aksine gayet de sevgiyle yaklaşıyorlardı ama o bu duyguya o kadar uzaktı ki ruhu onların yaklaşımını bir tehdit olarak algılıyor ve ona kaçmasını söylüyordu.En ufak bir sevgi görse parmakları karıncalanıyor, nabzı değişiyor bilinci kaybolmanın eşiğinde sürünüp duruyordu.
Dünyaya gözlerini açışından bu yana o kadar sevgisiz kalmıştı ki zamanla herkese ve kendine çok yabancılaşmış hayatla kendi arasına kocaman bir mesafe koymuştu. Çok konuşmaz, pek gülmez, az yer vakit bulduğunda çokça uyur, kalabalıklardan kaçmak için kitaplar arasına saklanırdı.
Bu halleri onu derin bir huzursuzluğun içine bırakırken ailesi bu tavrına dikkat dahi etmemiş ve umursamamıştı. Ta ki Kurtuluş ailesine kadar. Her ne kadar düşmanlığın bitirilmesi için gerçekleşen bir evlilik sebebiyle de olsa Karaca onların kapısından içeri girmişti ve o kapının ardında kasvetten çok huzur, nefretten çok sevgi olduğu için bu halleri görmezden gelinmemişti.
Ama zamanla akışa bırakılmıştı. Kontrollü bir akış. Kayınvalidesinin gözleri her zaman evine yeni gelen kızının üzerinde olmak şartıyla konuşulmayı bırakılmıştı bu konu evin diğer üyeleri arasında.
Çünkü kadının tam tanımı olmasa da o kadar neşeli insanın arasında rahatsız edici değil ama ürperten bir sessizliği ve durgunluğu vardı.
Başlarda bu durum ailesinden uzak olmasına yorulmuştu ama zaman çokça geçmiş neredeyse bir yıla yaklaşınca bu durumun kadının karakteri olduğu anlaşılmıştı. Ama Kurtuluş ailesi Karaca'yı hiç gülerken görmemişti mesela, ya da her hangi bir duyguyu delicesine yaşarken. Çok konuşup bir şeyler anlatırken de görmemişlerdi hiç.