Selam canlar, uzun süredir yazmadım kusura bakmayın bu bölümü telden yazıyorum bilgisayarım bozuldu ve işkence gibi ama size değer ösmdösödms
Muhtemelen iki part sonra bu seriye final yapacağım aklımda başka sahneler de var..
Oy verip yorum yapmayı unutmayın..
.......
"Sen nereye, ben oraya, adım adım. İnsan sevdikçe iyileşiyor artık anladım..."
Turgut Uyar
...
Amcam ile geçen konuşmamızın üzerinden tam bir ay geçmişti. Bu bir ay içinde Azerle daha da bağlanmıştık birbirimize. Ama içimde hala daha dindirenediğim huzursuzluğum vardı.Bir ses bana hala daha hata yaptığımı söylüyordu..
Azere kapılmakla, onu kendime alıştırmakla hata yaptığımı..
Ama hiçbir hatam bu kadar güzel gelmemişti bana hayatım boyunca. Azer kendini bana adamıştı, beni görmediği en kısa bir zaman diliminde hemen beni arıyordu gözleriyle.
Uyuşturucu işini tamamen bitirmiş, benim şirketime ortak olmuştu. Tabi daha çok Yılmaza yıkıyordu bütün işlerini benim yanında olmak için.
Yılmazla son zamanlar tam bir kardeş gibiydik. Her ne kadar benden bir iki yaş büyük olsada, küçük bir çocuk gibi oluyordu bazen.
Hatta sırf ben seviyorum diye akşam eve her gelişinde fındıklı çikolata alıyordu bana.
Bu bile yetiyordu mutlu olmama.
Kendi ailemi bulmuştum ben. Ailenin her şey olduğunu da bu günlerde anlıyordum.
Dedem diyordu aile her şeydir diye. Ben sevdiğima adam ile öğrenmiştim ailenin her şey olduğunu..
Son zamanlarda daha bir sık uyur olmuştum. İlaçların çok büyük etkisi vardı bu durumda. Yorulmamam için sürekli uyutuyorlardı beni.
Her uyanışımda da Azer'i hep yanımda buluyordum.
Bir eli kolunun altında sanki dünyanın en güzel manzarasına bakıyormuş gibi izliyordu beni.
Onunla bu kadar yakın olmak bana imkansızmış gibi gelirken şimdi doya doya sarılabiliyordum ona..
Öpebiliyordum, saçlarını okşayıp, gamzelerine doya doya bakabiliyordum.O gün belki soluğu bayılıp hastanede almasaydım Azer ile şimdi aramız böyle olmazdı.
Boşuna demiyorlar, her şerde bir hayır var diye...
........
Saçlarımda gezinen ellerle zor bela gözlerimi araladım. Ne zaman uyufuğumun farkına bile varamamıştım, en son televizyon izliyordum.
Karşımda bana gülümseyerek bakan Azeri görünce gülümsedim ona.
"Günaydın, Portakal Çiçeğim.."Saçlarımı öperken kocaman gülümsedim ona. Bana Portakal Çiçeğim demesi çok mutlu ediyordu beni. " Günaydın Aşkım.."
Önüme gelen saçlarımı eleriyle kenara çekerken koltukta doğruldum biraz. " İyi misin?"
Teredütle sormuştu bunu bana. Sormasa bile sürekli bir korku içinde olduğunu biliyordum. Bir kaç kere ben uyurken uykumda nefesimi dinlerken yakalamıştım onu.
Sürekli uyumam onu çok korkutuyordu, her ne kadar bana sezdirmemeye çalışsa bile anlıyordum bakışlarından.
" İyiyim, sen şirkete gitmemiş miydin?"
" Gittim, sonra Portakal Çiçeğimi özledim geri geldim..."
" Azer, Yılmaz'a çok yükleniyorsun. Hem ben iyiyim işe gitsen bir şey olmaz o kadar insan var burada.."