Selam bebekler, size çok güzel bir bölümle geldim. Yorumlarda buluşalım.
*
*
*
Karaca Kurtuluş..
Ben Karaca.
Hayatının ilk yirmi yılını gölge olarak geçirmiş, yok sayılmış, sevilmemiş, vazgeçilmiş, hor görülmüş, sevilmemiş olarak geçiren, son dört yılını ise hep var olarak, sevilerek, severek, huzurla, mutlulukla, geçirmiş Karaca.
Azer'in sevdiği kadın olan Karaca. Karaca Kurtuluş..
Hayatım bir yokluktan ibaretken hiç ummadığı ve beklemediği bir anda çaresizliğin içinden hiç yok olmamacasına var olandım.
Hayatının son dört yılına Azer sayesinde birden çok ve hepsi birbirinden güzel sıfatlar kazanmış Karaca.
Şimdilerde ise Avukat Karaca Kurtuluş olmuştum.
Sevdiğim adam ve çok uzun süredir benimde ailem olan ailemiz sayesinde.
Bugün mezun oluyordum. Üzerime giydiğim kepim ve cübbem içime tarifsiz bir heyecan ve mutluluk bırakırken kalbimde başarmış olmanın verdiği gurur vardı. Bu dört yılda çok çabalamıştım en iyisi olmak için.
Kendimden çok Azer içindi bu çabam. Çünkü onunla tanıştığımız ilk andan beri onun benim ve ilişkimiz üzerine harcadığı emek çok fazlaydı ve ben onun emeklerini boşa çıkarmamak için canımı dişime takmıştım.
Şimdi bölüm birincisiydim.
Birazdan sahneye çıkacak, plaketimi ve diplomamı alıp konuşmamı yapacak, sahneden inince de sevdiğim adamın kollarına sarılacaktım.
Yanımda Bahar ile sohbet ederken yerimizi almış, konuşmaların bitmesini bekliyorduk. Azerler bizim hemen yan tarafımızda olduğu için bu konuda şanslıydım. Çok geçmeden beklediğimiz an geldi. İsimin söyledi.
''Şimdi, konuşmasını yapmak, plaketini ve diplomasını almak üzere Hukuk Fakültemizin bölüm birincisi Karaca Kurtuluş'u sahneye davet ediyorum.''
Heyecanla derin bir nefes alıp ayağa kalkarken Bahar da benimle beraber kalkıp gülerek sarılmıştı bana. ''Yap bakalım şovunu atom karıncam.'' dedi gülerek.
''Of Bahar ya, heyecanlıyım zaten.''
Onun kollarından ayrılıp Azer'e gülümserken sahneye adımladım. Dekanın elinden diplomamı ve plaketimi aldım. Kısa fotoğraf çekiminin ardından kürsüye geçtim. Bir konuşma hazırlamamıştım. İçimden gelen ne varsa onu söylemek istiyordum.
Azer ile bakışlarımız buluşunca gözlerinde gördüğüm gurur bu dört yıl boyunca kaldığım tüm uykusuz gecelerime, uykusuz kaldığım için artan baş ağrılarıma ve daha nicesine iyi dedirtti bana.
''Hepiniz hoş geldiniz. Bu zamana kadar bu yolda bana destek olan, bilgisini ve tecrübelerini eksik etmeyen tüm hocalarıma teşekkür ederim.'' dedim hafifçe tebessüm ederek. Kısa bir alkıştan sonra sözlerime tekrar devam ettim.
''Ben, hayatının ilk yirmi yılını kendi kararlarını en doğru adalet sanan insanların yanında yaşayarak geçirdim. O zamanlar tanıdığım ve yaşadığım adalet aslında benim en büyük adaletsizliğimmiş. Bunu dört yıl önce sevdiğim adamdan öğrendim.'' dedim burukça bir tebessümle. Azer ile bakışlarımız tekrar buluştu, gözlerinde gördüğüm ifadenin aynısı bendede vardı.
Kırgınlık belki biraz da kızgınlık..
''Hayatımın yirmi yılı boyunca yok sayıldım, görmezden gelindim, bir zamanlar en sevdiklerim tarafından sevildiğimi sandım kısacası onların adaletine mahkum yaşadım. Kadınların yok sayıldığı, okuma ve yaşama haklarının elinden alındığı bir eve doğdum ben. Okumamam, hayallerimin elimden alınması sözde aileme göre doğru olandı. Çünkü onların adaletinde kadının tek bir hayatı vardı, oda evdeki dört duvardı.'' gülümsedim alayla.