Ağlama...

186 28 41
                                    

Akşam 7.45

   Bay Marino işten gelmişti, şirkette toplantı var diye sabah erken çıkmış bu saate kadarda o şeylerle uğraşmıştı. Vurgun ise babasıyla konuştuktan sonra rahatlar gibi olmuştu hatta biraz fazla uysallaşmıştı. Sessizce dizi izliyordu, gözleri ağladığı için kıpkırmızı haldeydi. Televizyonun bile sesi az çıkıyordu, yatmış bulduğu herhangi bir diziyi izliyordu. O anda salona giren Bay Marino ise çatık kaşlarla şunu söylemişti.

Bay Marino - Uyuyor musun?

Dedi ona yanaşarak vede hafif saçlarını severek ama cevap yoktu. O an kızarık gözleri fark edince kalbi teklemişti, hemen önüne çöküp elini tutmuştu.

Bay Marino - Serçe'm ne oldu? Niye ağladın?

Dedi onun ellerine ufak bir öpücük kondurarak, ona kıyamıyordu. Ama o çok yıpranmış vede yorulmuştu.

Bay Marino - Serçe'm!

Desi şefkatle çünkü konuşmuyordu bile, suskundu. Gözleri bile boş bakıyordu yani diziyi bile öylesine açmış gibiydi, zaten ses bile kısık haldeydi. Bay Marino ise nazikçe onun saçlarını karıştırıp yeniden konuşmuştu.

Bay Marino - Serçe'm uyumak ister miydin?

Diyince Vurgun başını iki yana sallamıştı, şuan hiçbirşey istemiyordu ve sabah ki kahvaltıyla duruyordu. Canı yemek bile istemiyordu, tek isteği vardı o da ailesi ve dostlarıydı. Bu yabancı ülkede bir başınaymış gibi hissediyordu, nefesi ona yetmiyordu. Bunalmıştı, 1 yıl ona azap gibi gelmişti ama geri de dönmek istememişti. Bir ara burda düzen kurmaya bile çalışmıştı, bedenine yeni bir dövme yapmıştı. Ama sonra kendini koluna Karahan yazdırırken bulmuştu. Hoş vede güzel bir yazıyla yazılmıştı, soyadın başında ve sonunda taç vardı.

Bay Marino - Sen yemek yedin mi?

Dedi ama cevap yoktu, bundan da yemediğini düşünüp yerinden kalkıp mutfağa yol almıştı çünkü yemek yemesi lazımdı. Kendisi azda olsa dışarıda birşey yemişti ama Vurgun sabahkiyle duruyordu. Suskunluğu da bunun bir kanıtıydı.

3 hafta sonra/ Türkiye!

   Simsiyah giyinmiş, siyah saçlı bir adam elinde ki siyah bavulla havalimanınından çıkmıştı. Evet bu kişi Vurgun'du ama herşeyi siyahtı, gözünde bile siyah bir gözlük vardı. Tek başınaydı çünkü Bay Marino hem son 2 gündür yoğundu hemde sağlık için gelmemezi iyi olurdu. Çünkü Cihangir Kara onun kendi katili olduğunu bilirdi, bu yüzden de düşmandı. Ama yine de Bay Marino işi biterse gelmeyi düşünüyordu. Aile evindeyse herkes erkenden kalmış Vurgun'u bekliyordu ama gelmez diye de içlerinde korku vardı. Çünkü Cuma gününe gelmemişti, lakin şuan Istanbul'daydı. Çok geçmeden de bir taksiye binmiş ve Zemheri'nin iş yerinin adresini vermişti. Çünkü ilk onunla bir randevusu vardı.

8.10 ..

Zemheri Azad gördüğü siyah gözlüyle hemen ona sarılmıştı. Sonunda karşı karşıya gelmişlerdi, birbirlerini çok özlemişlerdi.

Z - Hoş geldin abi!

V - Hoş buldum civcivim.

Dedi onun saçlarını severek, Zemheri Azad ise başını onun omzuna yaslayıp şunu fısıldamıştı.

Z - Seni çok özledim, nerdeydin?

V - Bende özledim, ah birde Italya'daydım.

Z - Iyisin.

Dedi onun yanağını nazikçe okşarken ama gözleri yorgun vede hafif kızarıktı. Belli ki hâlâ iyi değildi, Vurgun ise buruk bir gülümsemeyle şunu söylemişti.

Kral'ın Prensi! ( Mafya Serisi 3) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin