Karahan Şirketi...
Babasıyla şirkete gelmişti, şimdiyse babası toplantıdayken o ise eline aldığı bir kâğıda karalama yapıyordu. Ama daha çok bir potre gibiydi, keskin bir yüz hattı, hoş bir göz... Evet o italyan'ı çiziyordu, niye çiziyordu bilmiyordu ama çiziyordu. Yüzündeyse hoş bir gülümseme vardı, gamzesi bile ortaya görsel bir şölen gibiydi. Dikkatle vede yavaş yavaş çiziyordu, gözüyse bir an bile kağıttan başka bir yere gitmiyordu. Tek odak noktası bu resimdi, ilgiyle çizmekteydi.
O anda çalan kapıyla gel demiş vede içeri Poyraz Bey'in asistanı gelmişti. Elindeyse küçük bir kutu vardı ama Vurgun fark etmemişti bile... Kızsa utana sıkıla kutuyu ona uzatarak şunu söylemişti.
Asistan - Sizeymiş efendim.
V - Bana mı?
Dedi direk ona bakarak, kızsa yutkunarak başını olumlu yönde sallamıştı. Bunun üzerine kağıdı ters çevirip masaya koymuş vede kutuyu almıştı. Bir an ona kim hediye yollar merak etmişti çünkü genelde burdakiler alalen onun eline kendi verirdi. Yani hediye getirirlerdi ama yollamazlardı.
Asistan - Ilk diğer şirkete gitmiş ama siz orda olmayınca buraya yollamışlar çünkü gönderen kimse özellikle size ulaşsın istemiş. Getiren kurye öyle dedi efendim ama nedense kendisi buraya, yanınıza gelmek istemedi.
V - Kimdenmiş onu dedi mi?
Asistan - Bilmiyorum efendim, isimsizmiş...
V - Peki sen çık!
Diyince asistan gitmişti, o ise kutuyu masaya koyup açmaya başladı. Açtığı anda içinden hoş siyah bir kutu daha çıkınca tek kaşını kaldırıp onu alıp yavaşça kutuyu açmıştı. Lakin gördüğü siyah mat ojeyle kala kalmıştı, zihnindeyse Bay Marino'nun sesi yankı yapmıştı.
Bay Marino - Sana siyah oje yakışır.
Belli ki bu şey onun hediyesiydi çünkü bu şeyi tek o demişti. Oje meselesi bir o açmıştı, işte o anda çalan telefonuyla hemen alıp kim diye bakmıştı. Arayansa Bay Marino idi, elbette ki gitmeden ondan numara almıştı. Şimdiyse arıyordu, tabi öncesinde de nasıl olduğunu öğrenmek için arardı. Hatta her gece onu arar vede neşeli bir sesle iyi geceler serçe'm diyip kapatırdı. Evet sırf bunu demek için bile onu gecenin bir saatinde arardı.
Bay Marino - Serçe'm hediyemi beğendin mi?
V - Ha?
Dedi açtığı an çünkü adam fark etmeden italyanca konuşmuştu. Bu yüzden de anlamamıştı, gözleriyse ojedeydi. Siyah, mat bir ojeydi ve çok güzel görünüyordu. Bundan mıdır bilinmez ama gözünü çekemiyordu, tek odak noktası şuan oydu.
Bay Marino - Sen anlamadın, üzgünüm benim hatam. Eee hediyemi beğendin mi?
Dedi şefkat akan bir sesle, türkçeyi artık tamamen sökmüştü. Tabi gitmeden biraz ona italyanca öğretmişti ama hâlâ anlamadığı kelimeler yada cümleler oluyordu.
V - Ne için yani ne.... ne gerek vardı ki?
Dedi onun gibi italyanca ama biraz cümle arası boşluk olur gibi duraksamıştı. Çünkü zorlanıyordu, hem italyanca zor gelmişti hemde konuşmakta zorluk yaşıyordu. Bunu anlayan Bay Marino ise şefkatli bir sesle yeniden konuşmuştu.
Bay Marino - Serçe'm ben sana aşığım ve seni her daim mutlu etmek isterim. O gün sarhoşken onu alayla demiş olsan bile gözlerinde ben sürme isteğini gördüm. Bence sen oje sürmek istersin ama sende millet ne der korkusu var. Yani en azından ben öyle hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kral'ın Prensi! ( Mafya Serisi 3)
Teen Fiction¥- Insanın en büyük düşmanı sadece kendidir... Dedi siyah gözlü sonra da yanında ki bedene yandan bakıp şunu söylemişti. ¥ - Kendini kendin Azad etmen lazım başkası değil! $ - Yapamıyorsam? ¥ - O zaman tut elimi birlikte azad olalım...