17- Gökay

7K 532 67
                                    

Medya: Hazar

Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin...Keyifli okumalar <33

"Günaydın kuzum." Birgül ablanın mutfağa girmesiyle elimde ki tabakları siniye bıraktım.

"Günaydın abla." Birgül abla yanıma gelip siniyi aldığında bende kenarda duran leğeni alıp dışarıya çıktım. Çeşmenin yanına gittiğimde leğeni yere bırakıp musluğu açtım.

"Hazar yenge abi...Hazar yenge abi..." Duyduğum sesle kafamı kaldırıp buraya koşarak gelen Gökaya baktım. 

"Ne oldu Gökay?" Küçük çocuk bana doğru koşarak geldiğinde musluğu kapatıp doğruldum. Nefes nefese kalmış, yanakları al al olmuştu. Bu haline gülümseyip eğildim ve kollarını yavaşça tuttum. "Neden nefes nefese kaldın böyle?"

"Hazar yenge abi ben okula gidiyordum sonra köpekler bana havlamaya başladı bende çok korktum hemen buraya geldim." Al al olmuş yanaklarına öpücük kondurup üşüyen ellerini ellerimin arasına aldım.

"Tamam korkma ben üstüme montumu alayım sonra beraber okula gidelim tamam mı?" Gökay kafasını salladığında elinden tutup onu mutfağa bıraktım. Önüne bir kaç kahvaltılık ve bir bardak ılık çay koydum.

"Sen bir şeyler ye geliyorum hemen." Kafasını sallayıp yer minderine oturduğunda gülümseyip mutfaktan çıktım ardından eve girip kahvaltı yapan ev halkıyla günaydınlaştım.

"Baba, Gökay geldi şimdi köpekler havlamış korkmuş baya okula da gidememiş ben onu hemen bırakıp gelsem olur mu?" Cemil baba hızlıca kafasını salladı.

"Tabi oğlum git eşin orada nasıl olsa." Doğurabilen her kişinin hor görüldüğü, erkeklerle konuşursa adının yolluya çıktığı, eşi olmadan dışarıya adım atsa terbiyesiz olduğu bir yerde yaşamanın getirisi olarak bu tarz cümleleri duymaya alışmıştım artık. 

"Tamam baba." Kafamı eğip odaya girdiğimde üstüme montumu geçirip atkımı aldım ardından salondakilere son kez bakıp evden çıktım. Mutfağa girdiğimde kahvaltı yapan Gökayın yanına ilerledim. Getirdiğim atkıyı boynuna sarıp montunun fermuarını çektim.

"Gidelim mi?" Kafasını sallayıp ayaklandığında ağzına son bir lokma attı. Bu haline gülümseyip elini tuttum. Çok geçmeden dışarıya çıktığımızda buraya yakın olan okula doğru yürümeye başladık.

"Hazar yenge abi, öğretmenim bana kızmaz değil mi?" Yok o anca bana kızar demek istesem de sustum.

"Yok Gökaycığım kızmaz pamuk gibidir öğretmenin." Gökay kafasını sallayıp gülümsediğinde önümüzde ki pembe okula girdik. 

Okulun sessizliğinden dolayı derslerin başladığını anlayıp Gökayı sınıfına kadar getirdim. Kapıyı tıklattığımda gir sesini duyup kapıyı açtım. Elimi sıkıca tutan Gökay bacaklarımın arkasına saklandığında Onurla göz göze geldik. Bana bakıp kaşlarını çattığında sertçe yutkundum. Gökayın şimdi mi saklanacağı tutmuştu?

"Gökay çıksana." Gökay hayır diye mırıldanıp arkama daha çok saklandığında kafamı kaldırıp bana anlamsız gözlerle bakan Onura bende anlamsız gözlerle baktım. "Gökayı getirdim ama kızacaksın diye korkuyor..." 

Onur başta şaşırsa da sonrasında kafasını sallayıp bize doğru yürüdü, Gökay ise saklanabilecekmiş gibi daha çok saklandı.

"Gökay geç kaldın diye kızmam ben sana hadi gel derse başladık." Gökay hızla kafasını sağa sola salladı. "Ama derslerden geri kalırsın böyle olmasını ister misin?"

"İstemem." Gökay dudaklarını büzüp arkamdan birazcık çıktı.

"O zaman gel hadi hem çok güzel bir konuya geçtik." Gökay yine kafasını sağa sola salladı.

"Hazar yenge abi de gelsin o zaman." Duyduğum şeyle sertçe yutkundum asla Onurun dersine girmezdim.

"O nasıl gelecek Gökaycığım öğrenci değil ki?" Onurun sorusuyla Gökaya bakıp kafamı salladım.

"O zaman bende gelmem ki." Onur derin bir nefes alıp bana baktığında kaşlarımı çattım. İnşallah iyi gelsin demeye hazırlanmıyordu.

"Tamam gelin bakalım." Şokla Onura baktığımda Gökay aniden elimi sıkıca tutup beni sınıfa ilerletti. Orta sıraya geldiğimizde Gökay kendi sırasına oturup beni de yanında ki sıraya oturttu. Onurun dersine girmem dememin üstünden beş dakika geçmemiş olması ve benim şuan dersinde olmam oldukça canımı sıkmıştı.

"Evet arkadaşlar dersimize başlayalım." Onur gözlerimin içine bakarak alt dudağını dişleyip çantasından tebeşirini çıkardı. Ders anlatmaya başladığında sırtımı dikleştirip hareketlerini izlemeye başladım. Yeni atanmasına rağmen oldukça tecrübeli gözüküyor öğrencilerinin ilgisini çekebiliyordu. Gözümü kırpmadan anlattığı şeyleri dinleyip çenemi avuç içime sabitledim. Seneler önce yaşadığım ilkokul anılarım gözümün önüne geldiğinde ise gülümsemeden edemedim. 

Okul hayatım çok güzel geçmişti, lise hayatımı ailemden uzakta geçirmem bana o senelerin değerini hatırlatıyordu. Üniversiteye gidememiş olmam o zamanlar canımı çok sıksa da zamanla alışmıştım. Hem 'evli bir insanın üstelik doğurabiliyorsa üniversite de ne işi var' düşüncesine sahip insanların arasında böyle bir isteğimin olması fazla abes kaçardı.

"Evet arkadaşlar teneffüse çıkabilirsiniz." Onur bana kısa bir bakış atıp çantasını toparladığında yanımdan kalkan Gökayla bende ayağa kalktım. Onurun yanına gittiğimde çantasını toparlamasını izledim. "Gel benimle..." Beraber sınıftan çıktığımızda Onur çantasını öğretmenler odasına bırakıp yanıma geldi. Gözlerime bakıp sertçe yutkunduğunda kafamı eğdim.

"Gideyim ben." Onur bana bakıp kafasını salladığında yanağımın içini dişledim. Bir şey duymayı mı bekliyordum? Konu Onursa bu imkansı-

"Görüşürüz giderken dikkat et..." Şokla kafamı kaldırıp Onura baktım, doğru mu duymuştum?

"Tamam..." Onura son kez bakıp kafamı eğdim ve arkama dönüp eve doğru yürümeye başladım. Galiba bir şeyler düzelmeye başlıyordu? Ya da ben mi öyle sanıyordum?


                   Devam Edecek

:)

LEVİRAT (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin