Merhaba kalabalıklar içindeki yalnızlığım.
Bugün beni dokuz ay karnında taşıyan insan beni tanımadı!
Evet! Çığlıklar içinde kıvrandığı yatağa doğru koştuğumda, gözlerimin içine bakıp, "sen kimsin?" dedi. Kendi annem beni tanımadı güncem. Ne söylediğinin farkında değildi. Söyledikleri hiçbir anlam ifade etmiyordu. Adeta uyuşturucu madde kullanmış gibiydi. Bilinç bulanıklığı oluştu zihninde. O kadar çektiği acı yetmezmiş gibi bir de bu eklendi şimdi. Aldığı antibiyotiklerin prospektüslerini okuduğumuzda, zaman zaman bilinç bulanıklığı yaratabileceği yazıyordu. Biz de ona yorduk. Sahiden de genel olarak bilinci bulanık olsa da, arada kendine geliyordu. Hastaneye götürelim dedik, istemedi. Haklıydı da. Ömrünün hatırı sayılır bir kısmı hastanelerde geçmiş bir insan olarak, iyileştirmek bir yana dursun, daha da kötü yaptığını çok iyi biliyordu. Onun için çok endişeleniyorum güncem. Bu zamana kadar kanser dahil birçok hastalığın üstesinden gelmiş olsa da, artık pes etmeye hazır gibi duruyor. Bunu düşündükçe beynime yıldırımlar düşüyor. Kasıp kavuruyor düştüğü yerleri. İçimde yanardağ patlaması olacak sanki. Stresten ve üzüntüden adeta şaha kalkan gastritim, mide asitimi ağzıma kadar getiriyor. Sanki ağzımdan lavlar fışkıracakmış gibi hissediyorum. Aslında çok şey hissediyorum güncem. Annemin durumunun giderek ağırlaşması ailemizi çökertti. Ne babam, ne kardeşim. Hiçbiri kendinde değil. Hiçbiri tanıdığım insanlar değil. Peki ya ben? Uzaktan bakınca aynıyım. Fakat içimde oluşan doğal afetler hakkında hiç kimse fikir sahibi değil. İç dünyamı dış etkenlere karşı örmüş olduğum surlarım öyle güçlendi ki, hiçbir gülle yıkamayacak gibi. Bu hem iyi hem kötü. Hepsini bir kenara bırakırsak - her ne kadar dışarıdan tam tersi gibi görünse de, dayanamıyorum güncem. Onu o halde görmeye dayanamıyorum. Canım yanıyor, ama onun kadar değil. Şu hayatta beni en çok seven kadın gözlerimin önünde her gün ölüme biraz daha yaklaşıyor. Eskiden her gece yatmadan önce annemin çığlıklarının kesilmesi için dua ederdim. Şimdi ise tam tersini istiyorum. Zira onun çığlıklarını ebediyen kesecek şeyin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bazen bu düşünce bana bencillik gibi geliyor. Bir nevi onun acı çekmesini istiyormuşum gibi. Tersini düşününce daha büyük suçluluk hissediyorum. Sanki ölmesini istiyormuşum gibi. Sahiden ben ne istiyorum?
Hepsinden öte bu belirsizlik öldürüyor beni. Hayatım günden güne dibe batıyor. Dibe battıkça hapsoluyorum. Hapsoldukça özgürleşiyorum. Özgürleştikçe yok oluyorum. Yok oldukça canlanıyorum. Canlandıkça ölüyorum. Öldükçe diriliyorum ve her dirilişimde içimde bir şeyler ölü olarak kalıyor. Muhtemelen son dirilişimde içimde ölen şeyin adı "anne" olacak.
Uzun lafın kısası paradokslar cehennemi içindeyim. Aldığım her nefesi geri kusuyorum. Sen sahip olduğum tek şeysin, anlatamadığım her şeysin. Seni seviyorum güncem...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günce
No FicciónYazılarımın bana zarardan başka hiçbir şeyi olmuyor. Tek bir faydasını görmedim bugüne kadar. Önceleri acaba ileride bir faydasını görebilecek miyim diye düşünürdüm, şimdi ise bir zararını görmesem bari diyorum. Keşke kötüye giden tek şey benim ruh...