10.11.2014

90 13 0
                                    

Merhaba kadim dostum.

     Bugün tuhaf bir haberle açılışı yapmak istiyorum. Malum bugüm 10 Kasım. Cumhuriyet Devrimi'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün 76. ölüm yıldönümü. Haliyle Türkiye'nin dört bir yanında resmi törenlerle Gazi anılıyor ve saat tam Atatürk'ün hayata veda ettiği vakit olan 9:05'i gösterdiği an tüm Türkiye'de hayat, aniden duruyor. Yürüyen yürümeyi bırakıyor, koşan koşmayı. Çalışan, çalışmayı bırakıyor, yatan yatmayı. İnsanlar araçlardan iniyor ve herkes, yüksek siren ve korna sesleriyle beraber, iki dakikalık saygı duruşuna geçiyor ve hemen ardından İstiklal Marşı'nı okuyor. Atatürk öldüğünden beri, her yıl, bugün, bu saatte yapılan bu resmi törenden devletin polisinin haberi olmamış. Burada herkes durma eylemi yapıyor, arabalar korna çalıyor ne yapalım demiş. Tam bir skandal.  Ne tuhaf değil mi? Yemin ediyorum film gibi ülkeyiz.

     Bugün ailemi Tatlısu'ya çay bahçesine götürdüm kahvaltı etmek için. Pastırma yazının son günlerinin tadını çıkardık. Eve mahkum kalan annemin yüzündeki mutluluk dünyalara bedel benim için. Gelir gelmez deniz kokusunu çekti içine. Bu adalı kadının denize ne kadar hasret kaldığı gözlerindeki ışıktan çok net anlaşılıyordu. Sıvı yasağını deldi bugün. Bol bol çay içti. "Diyalizde çekerim acımı, bu keyif her şeye bedel dedi."

     Saatlerce vakit geçirdik bu mükemmel yerde. Anında şiir yazma dürtüsü uyandı içimde. Fakat nedense engel oldum kendime. Bu aralar şiir yazmak için bir kez bile almadım kalemi elime. Nedenini bilmiyorum. Sanki korkuyorum. Tuhaf ve akıl almaz bir biçimde...

     Fakat son derece korkunç bir olay kaçırdı ketfimizi. Deniz kenarında ağızlarından kan boşalmış iki tane köpek cesedi duruyordu. Zehirlenerek öldürüldükleri besbelli. Önce bunu belediye yaptı sandık. İşletme sahibine bu katliamın arkasında kimin olduğunu sorduk. Belediye değilmiş. Manyağın biri yazın başından beri onlarca köpek ve kediyi zehirlemek suretiyle öldürmüş. Hatta katliamı sokak hayvanlarıyla sınırlı kalmayıp sahipli köpeklere de dadanmış. Çocuğu olmayan bir çiftin çok sevdikleri köpeğini de öldürmüş cani herif. Kadın günlerce ağlamış. Kadının kocası sinir krizi geçirip, ortalığı ayağa kaldırmış. Bu cinayetin failinin kellesine tam on bin lira ödül koymuş. O hayvanların cansız bedenlerini dakikalarca inceledim. Dokundum. Vücutları kaskatı kesilmişti. Bu da demek oluyor ki çok acı çekerek can vermişler. Ağızlarındaki kan da bunu ispatlar nitelikte. Aç karınlarını doyurmak için iştahlıca yedikleri yemek sonlarını hazırlamıştı. Yüzlerindeki o son bakışı gördüm. O kadar net anlaşılıyordu ki sormak istedikleri son soru: : "Neden?" Anlamak mümkün değil. Ben o hayvancağızları o halde görmeye dayanamıyorken, birileri kasıtlı olarak nasıl yapar bunu? Ya bir can, keyfi olarak nasıl kıyar bir cana?

     Sonrasında alışverişe çıktık. Hava değişikliği çok iyi geldi anneme. Yol boyu annemi taşıdım. Onu tekerlekli sandalyede taşımak bile benim için son derece onur verici. Zira o beni dokuz ay karnında taşımışken benim yaptıklarım ne kalır ki yanında? Bir evlat annesinin hakkını nasıl ödeyebilir? Hepsinden öte, bir canlıyı annesinden daha çok kim sevebilir ki? Evet, ben bir anne kuzusuyum ve bununla gurur duyuyorum.

GünceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin