Merhaba kadim dostum.
Artık sana kadim dostum demeye bile utanıyorum çünkü o kadar boşladım ki seni. Hiç bu kadar ayrı kalmamıştık seninle ve içimde o kadar şey birikti ki, anlatamam. Anlatamam derken doğruyu söylüyorum. Zira neyi, nasıl anlatacağımı bile bilmiyorum. Anlatılacak çok şey yaşadım. Fakat hiçbir şey hissedemiyorum sanki. Bu durumun her ne kadar lehime olduğunu bilsem de, duygularımı kontrol edebilme yeteneğimden nefret ediyorum. Bu yetenek bir ağrı kesici gibi. Tek yan etkisi ise, bir süre sonra hissizleşmeye başlamak. Nitekim bu iki ay içerisinde ilacın dozunu fazlasıyla aştım.
Mağdurun şikayetçi olmamasından mütevellit, savcı yaralama suçundan, kovuşturmaya yer olmamasına karar vermiş. Bu benim pek alışkın olduğum bir durum değil. Zira ekseriyetle savcılar hakkımda açılan soruşturmaları mahkemeye sevk etmeyi tercih ederler. Bu durum sevinmem için yeterli değil çünkü iddianamesi hazırlanmış bir dosyam daha var ve mahkeme mart ayının son gününde görülecek. Danıştığım üç avukatta bu davadan ortalama 6 ay kadar hapis cezası alacağım konusunda hemfikirler. Hakimin böyle bir karara varması durumunda geçmişteki iki infazım birden yanacak ve cezaevi kapıları benim için ardına kadar açılacak. Bu da yetmezmiş gibi önceki cezalar da üstüne eklenecek. Cezamın adli para cezasına çevrilmesi bile beni kurtarmayacak. Geçmişte almış olduğum cezalar beni hapse tıkmak için fazlasıyla yeterli.
Aslında bu yola çıkarken göze almıştım bu sonucu. Fakat beni cezaevine sokacak olan son davamın da siyasi olmasını isterdim. Ama bu beni inan ki üzmüyor güncem. Son dava siyasi olmasa da, beni hapse tıkan asıl şeyin fikirlerim olduğunu ikimiz de biliyoruz. Başkaları bilmese de olur.
Ailemle sonunda bu konuyu konuşacak cesareti buldum. Tahmin ettiğimden çok daha fazla metanetli oldular. Ailenin üzerine son birkaç yılda gelen onlarca felaketten sonra, bu durumun onları tamamen yıkacağı konusunda adım kadar emindim. Tahminlerimin boşa çıkmasına hiç bu kadar sevinemezdim. Babam bir gün işe giderken sarıldı bana. Her ne olursa olsun, beni çok sevdiklerini ve yaptıklarımla gurur duyduklarını söyledi. Tabi bu son olay dışında. Bu beni çok şaşırttı çünkü geleceğimin tehlikeye girmemesi için, suya sabuna dokunmamamı bana sürekli öğütleyen ve fikirlerim ve eylemlerim yüzünden, hakim karşısına çıktığım vakitler en ateşli tartışmalarımızı yaptığımız ailem, aldığım cezaları gazetelerden öğrenmenin verdiği kötü hissi sürekli yüzüme vuran ailem, ilk kez bu konuda arkamda duruyorlardı. Aslında bu köklü değişimin nedenini anlamak çok zor değil. Son zamanlarda yaşadığım felaketler, gerek maddi, gerek manevi üzerime çığ gibi inen yükler, aşk ve sevgi konusunda aldığım hasarlar, ailevi ve kişisel sebepler, işyerinde yaşadığım olumsuzluklar ve son olarak girdiğim tünelin ucunda demir parmaklıkların görünmesiyle birlikte beynimde yaşadığım buhranları çok iyi biliyorlar. Bu şekilde içimde kopan fırtınaları biraz olsun dindirmeye çalışıyorlar. Zira benim için yapabilecekleri tek şey bu. Yanımda olmak...
Onların bu tutumu, beni fazlasıyla rahatlattı çünkü cezaevine girmekten çok, onlara yaşatacağım acıları dert ediyordum. Her ne kadar içimden bir ses bu davadan da cezaevine girmekten yırtacağımı söylese de, her şeye hazırlıklı olmak en doğrusu.
Dürüst olmak gerekirse, son zamanlarda yaşadığım bütün bu olaylar, bana iyi geliyor. Çünkü olan biten herşeye karşı hala ayakta durduğumu görebilmek, kendime olan saygımı arttırıyor. Problemleri kafada fazla büyütmemek lazım. Zira şikayet ettiğimiz hayat, başkalarının düşü olabilir. Kaldı ki problemlerin esaretinde yaşamak, ne problerin çözer, ne de psikolojik açıdan bir katkı sağlar. Tıpkı babamın söylediği gibi, hayat problem çözmektir. Kim ister ki, her şeyin yolunda gittiği bir hayatı? Çok sıkıcı. Keza bana yaşadığımı hissettiren şeyler, aksiyon ve problemlerden ibaret. Bunlar olmadan çok rutin geliyor hayat. Rutin olan herşey boğuyor beni. Aşk mı? Ben almayayım. Zira son tecrübemden sonra olduğumdan daha zayıf bir adama dönüştüğümü anladım ve bu kritik zamanda istediğim son şey direncimin kırılması. Üstelik son zamanlarda yaptıklarıma ve başıma gelenlere bakılacak olursa, hiç de ideal bir sevgili modeli oluşturduğumu sanmıyorum.
Kazanın bana vermiş olduğu maddi zararı anlatmama gerek yok herhalde. Keza papağan gibi sürekli aynı şeyi tekrar etmekten sıkıldım artık. Moralim bozuk olduğu vakitler, çaldığım bir orgum vardı. Bu ay onu sattım. Elimi biraz olsun rahatlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günce
Non-FictionYazılarımın bana zarardan başka hiçbir şeyi olmuyor. Tek bir faydasını görmedim bugüne kadar. Önceleri acaba ileride bir faydasını görebilecek miyim diye düşünürdüm, şimdi ise bir zararını görmesem bari diyorum. Keşke kötüye giden tek şey benim ruh...