Merhaba kadim dostum.
Bugün iş yerinde hazırlayıp, düzenlemem gereken evraklar vardı. Bu sebepten ötürü öykümün 18. bölümünü planladığım gibi bitiremedim. Bir ara dostlarım ziyaret etti. Onlarla sohbet ederken gün bitiverdi. Bugün bir bayan tartışmalı bir şekilde işten ayrıldı.
Bugün sosyalist bir emekli polis ağabeyimle sohbet ettim. Görev yaptığı dönemde Pol-der üyesi olup olmadığını sordum. Değilmiş. Bana gençliğinden kalma bir anısını anlattı. Hikaye tam olarak şöyle:
" Polisliğimin ilk yıllarıydı. Adi bir adam zihinsel engelli bir kıza tecavüz etmeye kalkmıştı. Şans eseri orada bulunduğum için o olayı görüp anında müdahale ettim ve zanlıyı kıskıvrak yakaladım. Bereket adam kıza henüz bir şey yapamamıştı.
O zamanlar benim birader askerden yeni gelmişti. İşsizdi. Ona iş bulmak için ne kadar uğraşsak da başarılı olamamıstık. Her zaman olduğu gibi işsizlik hat safhadaydı. Yeni evliydim. Birader de iş bulana kadar bizde kalacaktı. Bir gün onunla pazara çıktık. Karşımıza zihinsel engelli kızın babası çıktı. Büyük bir içtenlikle sarıldı. Elimi öpmeye kalktı, müsade etmedim. Bana pazardan tavuk kestirmek istediğini söyledi, nazikçe reddettim. Israr etti, kabul etmedim. Vazgeçmeyince, bunun benim görevim olduğunu, bu görev için devletten maaş aldığımı, polis olmasaydım dahi bunu insanlık namına yapacağımı ve bundan hiç bir şey beklemediğimi, beklemenin etik olmadığını söyledim. Sonra pazar alışverişimize kaldığımız yerden devam ettik. Alacağımızı aldıktan sonra tam geri dönecekken, adam tekrar çıktı karşımıza. Bu sefer elinde iki adet tavuk, çoktan kesilmiş ve temizlenmiş vaziyette duruyordu. O kadar çok ısrar etti ki sırf ondan kurtulmak için kabul edip tavukları aldım. Bu sefer kardeşim geçti karşıma, sen bu tavukları niye aldın, almaman gerekirdi diye. Ne yapayım adam iyi niyetle verdi dedim. Bu sefer kardeşim sert bir çıkış yaparak, bu adam iyi niyetli değil ve buni iyi niyetle değil sırf yaptığının karşılığında sana harçlık vermek için yaptı dedi. Ben bu söylemine karşı çıktığım zaman ise öyle bir şey söyledi ki, kafamdaki iyilik tanımı değişti. Eğer o adam iyi olsaydı ve bunu sırf iyilik için yapsaydı, o tavukları sana değil bana verirdi. Ben işsizim. Fakat sen devlet memurusun ve o tavuklara senin değil benim ihtiyacım var. İşte o sözden sonra benim hayatımdaki iyilik tanımı değişti. "
Bu hikâyeden sonra benim de iyilik tanımım değişti. Iyiliğin ölçüsü sonucu değil amacı olmalı. Ben iyilikte icraata değil, o icraatın amacına bakarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günce
Non-FictionYazılarımın bana zarardan başka hiçbir şeyi olmuyor. Tek bir faydasını görmedim bugüne kadar. Önceleri acaba ileride bir faydasını görebilecek miyim diye düşünürdüm, şimdi ise bir zararını görmesem bari diyorum. Keşke kötüye giden tek şey benim ruh...