3 - 4 - 5.08.2014

157 20 3
                                    

Merhaba kadim dostum.

   Aslında sevişmek, en büyük ve en haklı isyandır. Bir kadının gözlerini, gözlerinle delerken, vücuduna dokunmak, teninden usulca kayıp gitmek, Yasak kılınmış tüm esrarlı bölgeleri okşarken yüzünde gördüğün o tutku... Dudaklarını dudaklarınla birleştirmek bir bireyde olabilecek en güzel devrimdir. Ve iki çıplak tenin birleşmesi... Yek vücut olmak..  Öyle sarhoş olmak lazım ki sevişirken, o an yaşadığın her şeyi sorgulayacak kadar uçmuş olmak. Ya da hiçbir şey düşünemeyecek kadar. Partnerinin şehvet dolu sessiz çığlıklarını algılayabilecek kadar açık olmalı kulakların. Ve başka hiçbir şey duyamayacak kadar kapalı. Sevişirken konuşmalısın partnerinle. Ona sormadan ne istediğini anlamalısın. Titremelisin üzerine. Kaf dağının doruk noktasına ulaşsan dahi, tırmanmaktan vazgeçmemelisin. Küçük öpücükler kondurmalısın göbeğine. Okşamalısın belini. Dudaklarını dokundurmalısın omzuna ve kulağına güzel sözler fısıldamalısın. Öyle özel hissettirmelisin ki, kendini özel hissedesin. Öyle özel olmalısınız ki, aynı yatakta dünyanın en mutlu iki insanı yatıyor olsun.

     Toplum mu? Boşver gitsin! Sen ananın rahminden toplumla çıkmadın ki, onlar senin hayatın hakkında söz sahibi olsunlar. Senin yaşadığın hayata yön verme insiyatifi yalnızca sana ait. bir çiftin ilk kez aynı yatakta buluşacağı günü, iki sülale birleşip, davullarla, zurnalarla, halaylarla kutlarken toplum, ne yüzle karışabilir ki sana? Kimseye kendi bedeninde söz sahibi olma hakkını verme. Kimseye kendi hayatına da söz sahibi olma hakkı verme. 

     Bu üç gün içerisinde insanların rahatsızlık duyduğu birçok şey yaptım. Bununla da kalmayıp siyasi açıdan birçok kişiyle tartıştım. Tartıştıktan sonra kafamda tek bir söz yankılandı. "Ben bu kulaklara göre dil değilim" Zerdüştün dağdan inip, topluma ilk kez üstinsanı anlattıktan sonraki hayal kırıklığının vücut bulduğu sözcükler. Onlara vatan, bayrak gibi sihirli sözcüklerin insanları ayrıştırdığını, savaşların ve ölümlerin sebebi olduğunu ve büyük burjuvazinin bu sihirli sözcükleri kullanarak tüm insanlığın üstünde otorite kurmak suretiyle, baskı ve despotizm uyguladığını, bu yolla istedikleri gibi nesiller yaratarak "çürükleri" ayıkladığını, kendi çıkarları uğruna masum insanların eline silah vererek, masum insanları katlettiğini, ve kendi sermayeleri uğruna ölenleri şehit, bu çarpık düzene karşı çıkanlarıda anarşist, terörist ilan ettiiğini anlatmaya çalıştım. Anlatamadım. Toplum hiçbir zaman kandırıldığını kabul etmek istemez. Onlara rahatsız edici gerçekleri söyleyenlere kin duyarlar. Onlar, mutlu eden yalanları dinlemekle o kadar meşgullerdir ki, gerçeği söylediğin anda huzur bozan olursun. Oysa senin istediğin gerçek huzuru onlara sunmak!

     Evet! Onlarla tartıştım ve artık beni düşman belliyorlar. İçten içe benden nefret ediyorlar. Kimin umrunda? Ben toplumun ne düşündüğünü bıraktığım andan itibaren özgürüm! Eğer söylediklerim ve yaptıklarım onları rahatsız ediyorsa, doğru yoldayım. Doğru yolda olduğumu bilmenin vermiş olduğu huzur, onların yalanlarla sahip olmaya çabaladıkları huzurdan katmer katmer değerli. Siz, benden nefret etseniz dahi ben sizi seviyorum!  Ve siz beni susturmak isteseniz dahi, ben sizi biçare ve muhtaç bırakan bu pas tutmuş düzeni yıkmak için mücadele etmeye devam edeceğim!

GünceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin