22.04.2014

531 38 16
                                    

Merhaba kadim dostum;

     Bugün ilk kez seninle sabah buluşuyoruz. Saat şu anda tam olarak 10:19'u gösteriyor. Ve bu satırları bir otel odasının balkonundan, eşsiz bir manzara eşliğinde yazıyorum. Şu anda kuşların seslerini keşke duyabilsen. Dünyanın en muhteşem senfonisi bu olsa gerek. Baharın gelişini coşkuyla kutluyorlar. Onlar da en az benim kadar aşık şu yemyeşil bitki örtüsüne...

     Bir yaz günü doğdum. Ama ben bahar insanıyım. Hiçbir şey beni bahar kadar yazmaya teşvik etmiyor. Ne aşk, ne özlem, ne sevinç, ne keder ne de bir kadın bu kadar yazdırabilir bana...

     Fakat yine de tuhaftır ki, bana en çok ilham veren şeyin bahar olmasına karşın, bahar hakkında yazdıklarım pek azdır. Bu da ona ne yazık ki hak ettiği değeri vermediğimi gösteriyor. Bahara yazmak yerine sevdiklerimi hep bahar gibi betimledim. Aşkı bahar gibi, çünkü tüm canlılar kıpır kıpır olur bahar ayları. Tıpkı aşık olduğumuzda kalbimizin kıpır kıpır olduğu gibi. Sevgiyi bahar gibi, çünkü bahar yeşili en çok seven aydır. Bahar, toprağın altından çıkan böcekleri, balkonumda öten kuşları en çok bağrına basan mevsimdir.

Bahar, sevebilmektir tüm dünyayı...

     Bugün bizim işyerinde çalışan Bahçivanın tek başına onca masa ve sandalye taşıdığını görünce bahar sefasını bir kenara bırakıp, ona yardım etme zorunluluğu hissettim kendimde. İki kişi taşımamıza rağmen oldukça yorucuydu. Adamcağız ilk başta beni sorumlu olduğum işleri bilmeyen bir enayi sandı, sonrasında nasıl teşekkür edeceğini bilemedi. Yardımlaşmanın enayilik olarak görüldüğü bir dünyada yaşamaktan utanıyorum. Fakat burada asıl sorumlu bu Bahçıvan değil, ona yardım etmeyen burnu havada insanlar ve saf kalpli insanları kendi işini "Allah rızası için" yaptıran düzenbazlardır.

     Aynı Bahçıvanla biraz önce çay içtik. Bana söylediği kelimeler aynen şöyle:

"Kim ne derse desin patron iyidir. O işveren. Bense alt tabakayım. Elbette bağırıp çağıracak. Ben buradan ekmek yiyorum. Olmasaydı ne yapacaktım?"

Ben de "ama daha dün paranı alamadığını söylemiştin" dediğimde ise:

"Kimsenin kuruşu kalmaz o adamda. Geç verir ama verir. Olduğu zaman veriyor. Olmadığında ne yapsın? "

     Olmadığında? Bu adamın bu otel dışında benim bildiğim iki işletmesi daha var. Şu anda otel boş da olsa iki işletme de mi çalışmıyor? Böyle bir adamın banka hesaplarında para olmadığını kimse bana inandıramaz. İş olmadığını ve parası da olmadığını farz edelim. Her gün gelip, kafayı çekip gitmeyi biliyor. Daha dün gece odamda bazı sesler duyup balkondan baktım ve patronu bir kadınla otelin barında gördüm. Üstelik daha akşamüstü karısıyla gelip, alkol içtikten sonra tekrar gitmişti. Bu insanları bu tarz adamların bir gün harcadığı paranın onların maaşına, hatta daha da fazlasına geldiğini ikna etmek gerçekten çok zor. Kraldan çok kralcıların yoğun olduğu bir toplumda, sefalet, açlık, gelir dağılımı adaletsizliği gibi sorunlar asla eksik olmaz.

GünceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin