Merhaba kadim dostum.
Biliyorum, iyi haberler bekliyorsun benden fakat yine kötü. Hep kötü ve artık daima kötü olacak izlenimi uyandı bende.
Biliyorum, bu aralar çok pesimistim ve bu durum seni olduğu kadar beni de rahatsız ediyor.
Biliyorum, davranışlarımda ve hissiyatımda ciddi anlamda değişmeler var ve bu en az senin kadar beni de endişelendiriyor.
Biliyorum, bu aralar kendimi Franz Kafka gibi hissediyorum.
Biliyorum, bu aralar içimden tek satır yazmak gelmiyor. Halbuki önceden yeis içinde olduğum durumlarda yahut karmaşık duygular içindeyken savaşta sığınağa koşar gibi kaleme sarılırdım. Kalemim silaha, kağıtlar ise cephaneye dönüşürdü birden bire. Bu hem içimin boşalmasına sebep olurdu, hem de yazdığım şiirleri defalarca okuyup ruhumu kendimce analiz ederdim. Zaten şiirlerimi benden başka okuyan da yok. Ben de okumasam iyice öksüz kalacaklar.
Bugün annemi hastaneden çıkardık. Geçirdiği mide kanaması zaten hasta ve çarnaçar bedenini iyice yıpratmış. Yine sürekli bağırıyor, ağlıyor. İki ünite kan verildi, kan değeri hala çok düşük. Hem kansız bir yapıya sahip olup, hem diyaliz hastası olup, hem de mide kanaması geçirdikten sonra vücudunda hala kan bulunması bile mucize olsa gerek.
Neyse güncem, bugün içini fazlasıyla kararttım. Sanıyorum ki günlük iç kararmaa limitini fazlasıyla aştın. İyi bile dayanıyorsun aslında. Hiç kimse bu kadar karartılmaya dayanamıyor. Hiç kimse! Ben de kimseye anlatmıyorum o yüzden. Zaten dert anlatmayı sevmem. Zira birine anlatsam bile içimi rahatlatmak için bana söyleyebileceği hiçbir sözcük yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günce
Non-FictionYazılarımın bana zarardan başka hiçbir şeyi olmuyor. Tek bir faydasını görmedim bugüne kadar. Önceleri acaba ileride bir faydasını görebilecek miyim diye düşünürdüm, şimdi ise bir zararını görmesem bari diyorum. Keşke kötüye giden tek şey benim ruh...