Merhaba kadim dostum.
Bu aralar çok ihmal ettim seni. Yeni hikayem üzerine yoğunlaştım. Durmadan yazdım, sildim. Yine yazdım, yine sildim. Mükemmel olması için elimden geleni yaptım. O kadar hevesli başladım ki Simurg'u yazmaya, en iyisi olmalıydı. Şayet kolumdaki dövmenin hikayesinin, kurgulanmış haliydi bu roman.
Fakat okurların ilgisizliği aşırı derecede kırıyor hevesimi. Önceden de bahsettiğim gibi görünmez adama dönüşüveriyorum adeta. Yaptıklarım asla topluma ulaşmıyor. Bunu neden bu kadar sorun haline getiriyorum bilmiyorum ama, günden güne yandığımı hissediyor olmam, küllerimden yeniden doğacağım vakit bu takıntıdan kurtulacağımı işaret ediyor.
Yaklaşık iki hafta önce ilk motor kazamı yaptım. Aslına bakarsan sürücü olarak ilk motor kazam. Motorun aynası kırıldı, biraz çizildi. Bir de arka fren pedalı koptu. Ceketim ve gömleğimse paçavraya döndü. Ben mi? Sağ dirseğimde derin bir yara oluştu. İki hafta kolum sargıda gezdim. Şans eseri herhangi bir kırık ya da zedelenme meydana gelmedi. Motoru aldığımdan beri ilk kez kasksız çıkmıştım yola. Öyle ya, hep böyle zamanlarda olur tüm bunlar. Neyse ki kafamı çarpmadım.
Sonrasında yaptırdım motoru. Motor yaptırmak ne kadar da ucuzmuş. Yıllarını otomobil direksyonuna vermiş biri olarak ilk dikkatimi çeken şey bu oldu. Ucuzluk! Keza yakıt için de aynı şey geçerli.
Motor kullanmaya başladığım andan beri farkına vardığım ilk şey, yıllardır bir kutunun içinde seyahat ediyor oluşumdu. Asıl seyahat, rüzgarın tokatını yiyerek olurmuş. Tıpkı yürürken, at sırtında, yahut motorsiklet tepesinde olduğu gibi. Doğamıza aykırı araba. Herhangi bir yolculuğun katacağı tüm kazanımları izole eden metal bir fanustan başka bir şet değil.
Eğer seyahat halindeysen, iklim koşullarını hissedeceksin içinde. Yağmur varsa ıslanacaksın. Soğuksa üşüyeceksin. Sıcaksa terleyeceksin. Çamur sıçrayacak üzerine, sinekler ısıracak. Havayı koklayabileceksin mesela. En önemlisi de dışarıdaki tüm sesleri duyabileceksin...
İşte bu yüzden aşık oldum motora!..
Araba, gereksiz bir konfordur. Ne radyatörün sıcaklığı, ne klimanın serinliği, ne de teybin sesi cezbediyor beni. Sırf bu konfor için o hantallığı taşıyamam. Ne trafiğe dayanabilirim, ne de park sorununa. Hele ki kısıtlamalar yok mu? Kaldırımlar, araç trafiğine kapalı alanlar, meydanlar, sahil bantları gibi yerlere giremedikten sonra ne yapayım ben aracı? Yüreyerek girebildiğin bir yere, araçla giremiyorsan, ne önemi var ki sahip olduğun taşıtın?
Deneyimlerimden sonra adım kadar emin olduğum bir şey var ki, o da geçte olsa içimde alevlenip, hızla büyüyen bu motor tutkusu, ömrümün sonuna kadar büyüyerek devam edecek. Bu tutku tıpkı bir ağaca benziyor. Kışın yapraklarını dökse de, köklerini toprağa çok güçlü bir şekilde sarıp, asırlarca hiç bırakmamak üzere varlığını koruyor. Baharda açan çiçekleri ve yazın verdiği meyveleri ise paha biçilemez...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günce
غير روائيYazılarımın bana zarardan başka hiçbir şeyi olmuyor. Tek bir faydasını görmedim bugüne kadar. Önceleri acaba ileride bir faydasını görebilecek miyim diye düşünürdüm, şimdi ise bir zararını görmesem bari diyorum. Keşke kötüye giden tek şey benim ruh...