🌴
Sınıfa girdiklerinde, Gizem üzgün bir şekilde arkadaşı Medine'nin yanına geçip oturdu. Kenan ise kapının girişinde kendine küfürler saydırıp ve lanetler ederek göz ucuyla sınıfı radarına aldı.
Sınıfta boş yerler vardı ve yaşadığı şehir güneydoğudaydı. Suriye'ye en yakın konumdaydı. Mülteciler gelirse, gelecekleri ilk yer kendi memleketi Şanlıurfa olacaktı. Tekrardan bakışlarını Gizem'e çevirince, dünyalar güzeli sevgilisi elini hâlâ koluna atmış, ters ters kendisine bakarken gördü.
"Ooo Kenan efendiler de teşrif etmiş sonunda" bunu söyleyen, Kenan'ın en yakın dostlarından Muzaffer'di. Muzaffer Kenan'la aynı boyda olup Kenan'a oranla biraz daha kiloluydu. Tabi en yakın derken sadece Muzaffer yoktu. Ramazan ve Yakup'ta bu grubun diğer üyeleriydi. Onlar henüz okula gelmemişti. Kenan kafasını dik bir şekilde kaldırıp elini Muzaffer'in koluna yaslattı.
"Çok konuşmada haydi yürü" diyerek kendisiyle beraber sıraya doğru sürükledi. Sınıfta arka arkaya oturuyorlardı. Kenan'ın sıra arkadaşı Yakup'tu.
Açıkçası en çok Yakup ile anlaşır, ona derdini anlatırdı. Çünkü diğer ikisine göre daha ağır başlı ve olgun kararlar verirdi. Birkaç dakika sonra hoca derse girdiğinde önüne dönüp kolunu serseriler gibi arkaya doğru uzattı.
Grubun inek öğrencisi ise Muzaffer'di. Derslerde not tutar, herkesten önce okula gelir, hocalar tarafından da çok sevilirdi. Bu da Kenan'ın işine geliyordu tâbi. Sınavlardan önce evine davet eder çocuğun defterini sömürürdü. Hoca tam ders anlatacaktı ki, kapı çalındı önce Yakup, hemen arkasından Ramazan hocadan izin aldılar ve o şekil yerlerine geçtiler.
"Naber?"
Yakub'un sorusuna, dudak bükerek "İyiyim heralde ne bileyim" deyince, Yakup yamuk bir şekilde güldü. Sonra da çantasından defterini ve kalemlerini çıkardı. Tam hocanın dediklerini yazacaktı ki, sıra arkadaşı camış gibi yine sıraya yayılmış, önünde ne bir defter, ne bir kitap nede elinde kalem duruyordu. Ağız ucuyla sabır çekerek çantasından yedek bir kalem çıkardı ve defterinden bir sayfa koparıp, sinirle Kenan'ın önüne koydu.
"Bir sikim de getir artık amına koyayım. Senin yüzünden iki haftada bir defter alıyorum" diye homurdayınca, Kenan sıraya uzattığı kolunu kendine çekti ve gülümseyen çehresiyle Yakub'un kafasına yavaşça vurdu.
"Düzgün konuş düzgün"
Yakup her zamanki gibi, sinirden gözlerini kapattı açtı ve bir süre Kenan'a baktıktan sonra önüne döndü ve hocayı dinledi. Yaklaşık 45 dakika sonra, zil çalınca Kenan ayağa kalktığı gibi soluğu Gizem'in yanında aldı. Tekrardan özür diledi. Gizem'in bu şekil davranması hem onun canını sıkıyordu. Hemde annesi ve kız kardeşinden sonra en çok sevdiği kızın canını sıkıyordu.
Kibar bir dille "Haydi kantine gidelim. Sana kahve ısmarlayayım" dediğinde Gizem sinirli bir şekilde yanaklarını şişirip, ayağa kalktı ve Kenan'ı beklemeden sınıftan çıkıp merdivenlere yöneldi. 'Bu tamam sende siktir olup arkamdan gel' demek oluyordu.
Kenan, can almış dudaklarıyla gülümseyip Yakup'a göz kırptı ve alt dudağını ağzına yuvarlayıp ısırarak bir hışımla merdivenlerde duran sevgilisine yetişti. Kolunu omzuna koyup beraber kantine giriş yaptılar. Gizem karşı taraftan gelen müdürü fark edince Kenan'ın kolunu hızlıca omzundan indirdi ve önden koşar adımlarla masaya geçti. Gizem'in bu hareketlerinden nefret eden Kenan, hem müdürün hemde Gizem'in gelmişine geçmişine bir güzel içinden küfür edip müdüre sinirli bakışlar ata ata baş selamı verdi. Ardından Gizem'e ters ters bakarak iki kahve aldığı gibi masaya geçti ve sinirden sıkılı çenesiyle dudaklarını oynattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI YÜREK
Short Story( ASKERİ KURGU ) BXB "O katili bulacağım. Andım olsun ki bulacağım. Onu bulup kendi ellerimle gebertmeden bu dünyadan göçmeyeceğim, Allah şahidim olsun ki bulacağım ben o katili" dedi ve hızlıca ayağa kalktığı gibi koluyla gözyaşlarını sil...