Elini, kapattığı kapının metal kolundan çekmeden sırtını kapıya yaslamıştı. O kadar ürpermiş hissediyordu ki sanki diline, kalbine ellerine kelepçeler vurulmuştu.
Nasıl oldu da ışığı sönmüş mavilerinin feri bir anda gidivermişti. Sevdiği adamın ona söylediği her kelime ayrı ayrı parçalara dağılmış, kulaklarında uğulduyor, iyiye dair hiçbir şey hissetmesine izin vermiyordu.
Ağzı hafif aralık öylece koridordaki boşluğa dalmıştı. Sırtını kapıya dayamış ve ayağının altındaki beyaz zemin yavaş yavaş ayağının altından kayarak olduğu yere çökmüştü.
Hiçbir şey gözüne ilişmiyor, kulakları duymuyor sadece sevdiği adamın öldürmekten beter cümleleri yankı yapıyordu koca koridorda
'SEN GİT ONUN BUNUN ALTINDA GÖTÜNÜ SİKİŞTİR, SENİN DEĞERİNDE, EDERİN KADARDIR, FAHİŞE... FAHİŞE... FAHİŞE'
'DEĞERİN EDERİN KADARDIR FAHİŞE'
Susmak nedir bilmiyordu kahrolası kelimeler. Kulaklarını ellerinin arasına alarak susturabilecekmiş gibi kapatmaya çalışıyordu. Şuan onu bu koridorda diri diri mezara koysalar, tek kelime edip neden? Neden diye sormayacaktı.
Sormaya da mecal bulamıyordu aciz diliyle...
Dudaklarında sesli bir hıçkırık kaçtığında elini ağzına götürüp mavi maskeyi çenesine indirdi ve dudaklarını birbirine bastırdı.
Daha demin sevinçle girdiği odaya un ufak olup sırtında bir enkazla çıkmıştı.
Hayranı olduğu kömür karası gözlerde, kendisine un tanesi kadar bir değer göremeyince ilk defa bir korkak gibi kendisinde kaçası gelmişti.
Kendisine şüpheyle bakarak yürüyen hemşireyi fark edince ağzına minik bir nefes çekip buğulanan mavi gözlerini birkaç saniye kapayıverdi.
Az önce söylediği lafların ne kadar acımasız olduğuna yeni yeni farkına varmış olan Kenan, kapının altındaki boşluktan yansıyan karartıya gözlerini dikmişti. Küfür eder gibi ağzındaki gaz maskeyi çıkardı.
Fiziksel acısı yetmezmiş gibi birde ruhsal çöküntü yerleşmişti yanı başına. Bir an boşluğuna gelmiş bir zamanlar Maviş deyince akan suların durmasına vesile olan sevgilisine olur olmadık lafları yakıştırmıştı. Yalnız pişman değildi.
Her şeye rağmen iç sesi de kendisine hak veriyordu. 'Gözünle izledin, Ali'nin altında inliyordu' iç sesi canına garezi varmışçasına kulağına hırslı hırslı fısıldıyordu.
İç sesi hırsını almamış olacak ki daha baskın bir vesveseyle 'Sakın saf gibi onun iki damla gözyaşına kanma. Dün yapan, yarın yine gider başkasının altında inler' acımasızca telkinler veriyordu kendisine.
Senar'ın iki dudağının arasından kaçan ikinci bir hıçkırık Kenan'ı yatağında paramparça etmişti. Bu sefer sırtı daha çok gerildi. Pişman olmakla, olmamak arasında sıkışıp kalmıştı. Çok geçmeden kapının altındaki karartı kayboldu. Yerini aydınlığa bıraktı.
Kenan'ın Maviş'i oradan uzaklaşmıştı.
Uzandığı yerden başını biraz daha yukarı kaldırarak bitişik olan kaşlarıyla kalbi ağzında atmaya başladı. Senar'ın gittiğini görünce müthiş bir korkuyla başbaşa kalmıştı. Alev alev yanan kömürkarası gözlerinden akan yaşları hissetmiyordu bile. Hoş hissetse ne faydaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI YÜREK
Short Story( ASKERİ KURGU ) BXB "O katili bulacağım. Andım olsun ki bulacağım. Onu bulup kendi ellerimle gebertmeden bu dünyadan göçmeyeceğim, Allah şahidim olsun ki bulacağım ben o katili" dedi ve hızlıca ayağa kalktığı gibi koluyla gözyaşlarını sil...