Sabahleyin saat on gibi, Kapı aralığında dinlemekte olan Kenan, Senar ve kardeşinin konuşmasına şahit oluyordu. Son derece canı sıkılmıştı. Çünkü dakikalardır Ali'den bahsediyorlardı ikiside.
Senar elini kardeşinin çenesinin altına koyarak yüzünü okşuyor "Ğezal'ım. Kenan abini aramanı gerçekten Ali abin mi istedi?" diyordu.
Ğezal, kendinden son parça kalan abisinin elini avuçlarının arasına alarak başını oraya uzattı ve art arda öpücükler kondurdu. "Evet abi. Kenan abi ile kavga ederken cebine bir not bıraktım dedi Ali abi. Ama Kenan abi görmemiş sanırım. Yola çıkmadan önce de, Zelal abla lavaboya gidince, yanıma gelerek Kenan abiye mesaj atmamı söyledi. Bende attım"
Bu itirafla birlikte Kenan'ın kaşları havalandı, gözleri kısılarak derin bir nefes çekti içine. Neyse ki her itirafta bir oh daha çekiyordu. Demek ki, Ali sandığı kadar tehlikeli değilmiş bundan kesin emin oldu. Ama her halükarda Maviş'inin ötesinde berisinde adım atmasına izin vermeyecekti. Kenan, içinde muhakemeye varıp derince ohlarken, tam o sırada ardına kadar kapı açıldı.
Hastanedeki son günleriydi. Tam on gündür hastanede kalıyorlardı. Başhekim Seydi beyin yakın olmasa da kaç kez aynı masada bulunduğu için, Senar'a daha iyi bakılması için özel bir odaya aldırtmıştı. Fakat hastanede bu kadar yatış yeterliydi. Sevdiğini alıp evine götürecekti artık. Maviş'i iyileşene kadar da, Ğezal'ı evinde misafir edecekti.
Kapının eşiğinde Ğezal sevinçli gözlerle başını geriye çevirip, kulaklarına varan bir gülümsemeyle "Maviş" dedi. Sonra da başını Kenan'ın şaşkın gözlerine çevirip "Kömür gözlün gelmiş" dedi.
Senar geçen hafta Ğezal'e herşeyi itiraf etmişti. Kardeşi başta çok şaşırsada, sonra bana laf düşmez diyerekten abisine sarılmıştı. Koskoca asrın felaketi dedikleri depremden, bir mucize olarak tekrar kavuşmuşlardı. Şimdi de sırf bir erkekten hoşlanıyor diye ona yüz çevirmezdi. Çeviremezdi. Buna hakkı olmadığını düşünüyordu.
Kenan ağzı açık, hummalı bir şekilde kapının eşiğinde belirerek Maviş'inin heyecandan allaşan yanaklarına bakarak göz kırptı. Yanındaki kısa boylu beden, elini kaldırıp omzuna atınca başını sol tarafına kaydırarak genç kıza minnetle baktı. Hayatı boyunca da minnet duyacaktı. Duacısı olacaktı.
Sevdiği adam yurtdışına gidip, izini kaybettirmeden, kendisine haber vermişti. Başını eğerek kardeşi gibi olan Ğezal'ın güzel alnından öperek başını göğsüne yasladı. Senar'ın duyamacağı kısık bir sesle "Bana dünyamı geri verdiğin ya, dile benden ne dilersen" dedi.
Ğezal ise aklına gelen şeyle kafasında ampul yanar gibi "Söz mü? Ne istersem mi?"
"Hm hm, ne istersen güzelim" dedi.
Alt dudağını heyecanla dişleyip "O zaman Ömer ile evlenmeye karar verdik. Eğer sizde uygun görürseniz inşallah bende mutluluğuma ereceğim" deyiverdi birden.
Kenan'ın kulakları bu itirafla havalanarak sinirlenecek gibi oldu. Ğezal'ın başına hafif bir şaplak vurup, dişlerinin arasından "Kız, yaşın başın kaç senin. Ne evlenmesi. Ömer'i kaç gündür tanıyorsun da emin oldun gerizekalı" dedi.
Ğezal ellerini Kenan'ın beline daha da bir kenetleyerek "Ya abi 18 yaşıma da girdim artık. Ayrıca Ömer ile birbirimizi çok seviyoruz. Hem onu da tanıyorsun. Ne kadar güvenilir biri olduğunu da biliyorsun"
Senar araya girerek kırışmış alnıyla merak uyandıran sesle "Ne oluyor orada. Neden kısık sesle konuşuyorsunuz?"
Kenan sevdasına cevap vermek yerine ağzının kenarıyla daha da kısık sesle "Abine söylemedin inşallah!!"
Ğezal, Senar abisine dönerek yalancı bir gülümsemeyle "Tch, henüz canıma susamadım!"
Kenan kızgın kıkırtılar eşliğinde "O zaman demek ki neymiş. Bir kaç sene daha bekliyoruz. Ağzımızı kapatıyoruz" dedi.
Arkadan "Aloo, kime diyorum. Neden gizli gizli konuşuyorsunuz?" diyen sese ikiside dönüp baktı
Senar artık gerçek manada sinirlenmeye başlamıştı. Zaten günlerdir yürüyememenin verdiği huzursuzlukla iyice aksi olmuş, haslatlığı süresince de bazen yarı uykulu bazen de gözlerini açmadan sayıklıyordu. Fakat iki gündür daha iyi durumdaydı. Çünkü geceleri Kenan, kapıyı kilitledikten sonra, dikkatli bir şekilde yanına uzanarak onu kolları arasına alıp, sıcaklığını, varlığını sonuna kadar hissettiriyordu.
Ğezal'ın ilişkilerini bildiği için rahat olan Kenan, sesindeki hafif tırsak tonla "Maviş'im. Konuşuyoruz ya. Sen rahat ol. Senlik bir durum yok. Gerçekten" deyip, Ğezal'ın koluna hafif çimdik atarak, gözüyle ben ne dersem aynen der gibi yaptı.
Ğezal'de elini koluna atıp, hafif buruşmuş dudaklarıyla abisine başını sallayarak "Hm hm, konuşuyoruz Kenan abiyle, öylesine" dedi.
Parmak ucundan yukarıya uzanıp, Kenan'ın boynuna sarıldı. "Alacağın olsun Kenan abi. Ben seni sevdiğine kavuşturayım. Sen beni sevdamdan ayır. Vay be, gerçekten helal olsun"
"Kızım saf saf konuşma. Ömer'i kardeşlerim kadar çok seviyorum zaten. Ama ikinizde daha çok gençsiniz. İki yıl daha bekleyin. Eğer ölmezsem sizi ellerimle evlendireceğim" dedi.
Ardından göz devirip, Ğezal'ın duygularını bir kenara bırakarak, zor da olsa kapı dışarıya attı. Üzerine de kapıyı kilitledi. Ğezal ise rahat durmayıp, pencereye kaydırdı adımlarını. Orada bekleyerek çenesini, yumruk yaptığı ellerine yaslatınca, Kenan sabır çeke çeke perdeyide kapatarak, ellerini birbirine çırpıp arkasını döndü
"Oh be. Sonunda kurtulduk bu cadıdan" dedi. Ellerini montunun yakasına götürerek silkeleyip yalandan "Aman aman, düşman başına"
Sevdiği adam ile göz göze gelince, ağır ve ateşli adımlar ata ata Maviş'inin yanına yürüdü. Senar tekrar utangaçlıktan dolayı ivedilikle başını önüne alınca, boyu uzun olan Kenan, hafifçe eğilerek elini Senar'ın çenesinin altına koyup, çenesini, baş parmağıyla güzelce okşadı.
Öyle hülyalı bakıyordu ki, gönlü iyice mayhoş olmuştu. "Bebeğim. O güzel gözlerini artık benden saklama. Bana hasret bırakma. Ben o gözlere hasret olduğum için hergün bin kere ölüp, bin kere diriliyordum" dedi fısıltıyla.
Senar düşünceli düşünceli daldığı elinden başını kaldırıp kara gözlere, mavi gözlerini değdirdi. Bir müddet bakıştıklarında sonunda dudaklarından şu kelimeler döküldü "İkimizde her ne yaşadıysak yaşadık. Ama senden tek birşey istiyorum kömür gözlüm. Sıfırdan bir hayat kuralım kendimize. İçinde sadece gelecek olan bir dünya" Kenan'ın elleri bu sefer yanağına kayarken devam etti "İkimizde geri dönülmeyecek hatalar yaptık. Ama bugün bu hastaneden çıktığımızda, geçmişimizi de ardımızda bırakalım. Hayatı kendimize güzelleştirmek için efor sarfedelim sadece. Birbirimizin suçunu ortaya dökmek yerine, birbirimizi anlayalım. Eğer kızacaksam sadece dudakların beni sustursun. Sözlerin değil!"
Kenan yutkunarak uzanıp Senar'ın alnına şekilli dudaklarını bastırdı. Uzun ve şefkatli bir öpücük kondurdu. Diğer elini de yanağına yaslatıp, yüzünü iyice avucu arasına alarak, sessiz ama tonunda her türlü güven kokan sözlerle "Sana söz veriyorum bir tanem. Sadece geleceğimizi güzelleştirmek için yaşayalım. Ama o güzel gözlerini" deyip Senar'ın mavi gözlerini öptü "O güzel dudaklarını" bu sefer yumuşak dudaklara, dudaklarını değdirdi ve dakikalarca usul usul tadını alarak öptü. "Benden esirgeme bir daha"
O öpüşle beraber birbirlerini kokladılar, gelecek vadettiler, güven tazelediler. Hislerine duygularına sonsuzluk eklettiler...
Onlar artık tam olmuştu. Yalansız dolansız, artık birbirlerinden habersiz tek bir adım dahi atmayacaklardı
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI YÜREK
Short Story( ASKERİ KURGU ) BXB "O katili bulacağım. Andım olsun ki bulacağım. Onu bulup kendi ellerimle gebertmeden bu dünyadan göçmeyeceğim, Allah şahidim olsun ki bulacağım ben o katili" dedi ve hızlıca ayağa kalktığı gibi koluyla gözyaşlarını sil...