Neden?

1.8K 148 23
                                    

Kırılan herşeyin sesi çıkıyor da
İnsan kırılınca sesi çıkmıyordu
                                  ( İhsan Turan)

🌴

Kırılmak: sözlük anlamına baktığımızda birçok parçaya ayrılmak anlamına geliyor. Bu bir meta da olabilir veya bir ruh. Gerçi ne önemi vardı ki! İkisi de aynı şey değil miydi?

Dağılıyor, eski haline getirilmiyordu. Sadece benzetilebiliyor yada parçalar birleştirip aynıymış gibi görmezden geliniyordu.

İşte Kenan'ın kalbi de, dün akşam Maviş'i tarafından birden bire paramparça edilmişti. Senar'ın yaptıklarına anlam yüklüyordu ama elde tutulur bir kanıt, yada sebep bulamıyor, bulamayınca da kafayı yiyecek gibi olup odada volta atıyordu. Mavişin bir derdinin olduğunun farkındaydı elbette.

O yüzden Senar'ın aksi tavırlarını görmezden gelmeyi seçti. 'Olabilir belki o an canı birşeye sıkılmış, bende üstüne çok gittim' diyordu kendi kendine. Ama asıl meseleyi bilse nasıl bir tepki verirdi bilinmezdi.

Sabaha karşı uyumuştu. Şuan ise 2 saatlik uykuyla ayakta dikilmişti. Sıkıntı etmiyordu. Hem mesleğinden dolayı hemde hayatı boyunca çok fazla uyuyan biri olmamıştı. Zaten uykuyu hiçbir zaman sevmemişti.  Gözünü açtığı gibi de Yakup'la konuşmuştu. Belki onun bildiği birşey vardır diye ama yok.

Maviş'leri pandoranın kutusu gibi sır küpüne bürünmüştü.

Saat sabah 9'a gelince hızlıca banyosunu yaptı. Gözleriyle aynı renkte olan siyah saçlarını kurutma makinesiyle şekil verip, heybetli bedeniyle aynadaki aksine şöyle bir baktı. Ama eskiye nazaran mutlu olmak yerine hiçbir şey hissetmiyordu aynadaki görüntüsünden.

Son kez yan bir şekilde aynaya baktı ve devirdiği gözleriyle aynanın önünden çekilip elbise dolabına doğru giderek siyah deri montunu çıkardı. İçine de gri bir kazak, onun altına da siyah pantolon ve botunu giyecek diye kafasında minimal bir kombin ayarlayarak hızlıca giyiniverdi.

Gerçi tarzı buydu. Ya çok klasik giyinir yada da çok spor, ortası yoktu. Herşey de olduğu gibi giyim kuşamında da net olmayı severdi. Tekrardan kolundaki saate bakınca, saat 9.30'u gösteriyordu.

Önce Maviş'in yanına gidecek ardından fabrikaya gidip abisiyle dertleşecekti biraz. Bu yüzden son kez saçlarını geriye doğru eliyle tarayıp telefonunu ve evin araba anahtarını cebine iliştirdi ve merdivenlerden adım adım aşağıya ses çıkarmadan indi.

Direkt mutfağa geçti. Annesini mutfakta arkası dönük görünce onu daha fazla üzmemek için yakışıklı yüzüne yalandan bir tebessüm kondurup parmak ucundan annesine doğru yürüdü. Annesi daha arkasını dönecek iken gözlerini kemikli parmaklarını kapatıp, pamuk gibi yanaklarına sıkı ve uzun bir öpücük kondurdu derince ohladı.

"Günaydın Sultanım" dedi.

Gülsüm hanım uzun zamandır oğlunun güleç yüzüne hasret olduğu için, elini oğlunun eline götürüp dudaklarına yaklaştırdı. Hasretle uzun uzun öptü.

Ardından arkasını dönerek oğluna sarılarak yakışıklı oğlunun yanaklarını öptü bu kez. "Sultanın kurban olsun sana yavrum. Oh Allah'ıma şükürler olsun" iç çekerek uzaktan öpücükler yolladı tekrardan.

YABANCI YÜREK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin