İhanet

1.3K 82 61
                                    

"Emin misin?"

"Evet... Ne istiyorsa yapalım bir an önce"

Senar eline kamerayı almış, çekilmesi gereken görüntüleri çekip Zuhair'e gönderecek, sonra da kömür gözlüsüne bir an önce kavuşmak istiyordu. Onu bulduktan sonra da bir daha karşısına çıkmamayı aklına koymuştu. Kenan'ın başına yeterince bela olduğunu düşünmüştü çünkü.

Uzun bir müddet ayakta bekledi. Birşey düşünmüyor, kendini toplamaya çalışıyordu. Sert ve bir o kadar da korkunç duran mavileri, bir an duvardaki saate kaydığında akşam sekize geldiğini gördü ve içine huzursuz bir nefes çekti.

Muhtemelen bakkal sahibi de birazdan gider diye umuyordu. Diğer yandan da birazdan koynuna gireceği adamın yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Onun odadaki varlığı bile tüylerini diken diken etmeye yetiyor, artıyordu. Doğrusu gerekirse, Ali'de en az Senar kadar kendini köşeye sıkışmış hissetmişti. Deminden beri ağzını bıçak açmıyor tek bir laf dahi etmiyorlardı.

Senar, son kez Kamerayı yatağa denk gelecek şekilde ayarlayarak Ali'nin yanına gelip yatağın kenarına oturdu. Başını sağ tarafa çevirdiğinde omzu çökmüş bir Ali görünce elini omzuna attı.

"Mecburuz Ali komutan... mecburuz" dedi. İçerdeki soğuk havayı kırmak için alayla konuşarak "Neyse şimdi kim altta, kim üstte lafını yapmayacağız değil mi?"

Senar böyle söyleyince Ali'nin zihninde şimşek çaktı. Bu lafın üzerinde bu kadar garip tesir edeceğini düşünmemişti oysaki. Ali'de bakışlarını, kucağında birleştirdiği ellerinden çekmeden oflayarak sessizce kıkırdadı.

"Öyle bir şansın yok maalesef Senar efendi. İkimizde altta olmak zorundaymışız. O oruspu çocuğu öyle buyurdu. Yoksa ne sen ne de ben bulamayız onları... Yani ikimizde götümüzü feda edeceğiz" dedikten sonra bakışlarını Senar'ın mavilerine çıkardı ve ciddiyetle "Kamerayı ayarladın mı?" diye sordu.

Senar başını belli belirsiz sallayarak dudaklarını gerdirip birbirine bastırdı. Bu sefer alayla konuşma sırası Ali'deydi.

"Sen de götünü vermeye ne çok meraklıymışsın be" diye güldü ve iğneden korkan çocuklar gibi masum bir şekilde Senar'ın yüzüne bakarak "Çok acımaz değil mi?"

O kadar saçma sapan bir muhabbetin içindeydiler ki, birazdan yaşayacakları aksiyonu başkaları yaşayacakmış gibi rahat rahat konuşuyorlardı.

"Yani önce acıyı hissediyorsun. Sonra zevke geliyorsun. Birde senin götünün içinde bir yer var, vuruldukça zevk dalgası bedenini esir alıyor"

Ali şaşkınlıkla kaşlarını havalandırıp başını sinir ve öfkeyle önüne çevirdi. Hırıltılı tonla dudaklarını birbirine değdirdi.

"Ulan Zuhair, ulan babasından müsade istemeden yarağından fışkıran döl israfı, seni bir elime geçireyim bacağımı götüne sokmazsam bana da Ali demesinler" diye konuştu.

Bakkal sahibi "Ali komutanım, ben çıkıyorum" bakkal sahibi gideceğine dair bilgi verince, Ali yataktan kalçasını kaldırarak, terliklerini giydi ve merdivenlerden çıkıp gözden kayboldu.

Senar ise Ali'nin arkasında bıraktığı boşluğa bakıyordu. Nefes aldığının farkında bile değildi. Az evvelki genişliğin zerresi kendisinde yoktu. Başı bir anda zonklama yapınca ayağa kalktı. Kendine gelmesi için banyoya doğru adımlayarak eline yüzüne soğuk su vurdu. Yüzünü kurutmak için havluya uzandığında, merdiven kapısı tekrardan açıldı.

Ali ağır adımlarla basamakları teker teker indiğinde, Senar yüzünü durulayıp havluyu eski yerine astı ve banyodan çıktı. Sırtını banyo kapısının yanındaki duvara yasladı.

YABANCI YÜREK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin