Bölüm 30: bir şeyler için çabalamak

10.5K 802 90
                                    

Sizi çok bekletmek istemeyerek yeni bölümle geldim!

Yirmi dokuzuncu bölümü okumadıysanız önce onu okumayı unutmayın.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı da unutmayın. ☺️

🌺

Sabah gözlerimi mutlulukla açmıştım. Gece boyu havuzda yaşananlar aklımda dolanıp durmuştu. Kendi kendime sessiz çığlıklar atmış ve kafayı yemiştim.

Akşam eve geldiğimde neyseki boynumdaki morluğu kimse fark etmemişti. Hemen odama çıkmış ve kapatıcıyla kapatmaya çalışmıştım. Sabaha zaten morluk biraz dinmiş ve kırmızı olmaya başlamıştı.

İşlerimi hallettikten sonra çantama gerekli olan kitapları doldurdum ve odamdan çıkarak aşağıya indim. Çantamı koridora bıraktım ve yemek odasına girdim.

"Günaydın." Diyerek yerime oturduğumda masada iki kişinin eksik olduğunu gördüm. Biri Doğan abiyken diğeri Efken'di. Uzaklaştırma aldığı için muhtemelen bunu fırsata çevirmişti. Kesin hala uyuyordu.

"Günaydın." Dediler aynı anda. Çağlar'ın günaydınına gerek yoktu ama kendi bilirdi.

Tabağımı doldurmaya başlarken aklıma takılan soruyu sordum. "Doğan abiyle hiç konuştunuz mu? Ne zaman gelecek?"

"Konuşmadık, ama çok sürmeyeceğini söylemişti. Endişelenme kızım." Diye cevap verdi Tahir Ateş rahatlatıcı bir ses tonuyla.

"Endişelenmeden edemiyorum." Diye mırıldandım salata tabağını yerine koyarak. Çatalımı elime aldım ve yumurtamı yemeye başladım.

Çağlar gözlerini tabağından alıp bana çevirdi ve hafifçe gülümsedi. "Abime bir şey olmaz, merak etme."

Bana yakın davranmaya çalışmasını es geçerek başımı salladım ve kahvaltımı etmeye devam ettim. Mutluydum ama bir yanım buruktu. Yanımda Doğan abiyi de istiyordum. Aklım onda kalıyordu.

"Senin için tanıdığım bir psikologla konuştum Ahsen." Tahir Ateş'in konuşmasıyla başımı tabağımdan kaldırıp ona çevirdim. Dikkatimi çektiğini fark ettiğinde devam etti. "İstersen bugün okuldan sonra bir görüşün. Anlaşabilirseniz randevularını planlarız."

"Olur." Başımı sallayarak onu onayladım. Yaşadıklarım normal şeyler değildi. Birisiyle ne kadar hızlı görüşürsem o kadar iyiydi.

"O zaman okuldan sonra seni ben alayım."

"Olur." Dedim tekrar başımı sallayarak. Derslerimi de geldikten sonra hallederdim. Sorun değildi.

"Dün nasıl geçti kütüphane maceranız?" Bunu soran Aydın abiydi. Zaten kütüphaneyi temizlememiz gerektiğini söylediğimden beri bu konuyla pek bir ilgiliydi. Sanırım bu biraz da Buğra'dan kaynaklanıyordu. Doğan abiden pek bir farkı yoktu.

Aklıma raflarda dizili duran binlerce kitap gelince derin bir nefes verdim. "Birkaç gün daha sürecek gibi görünüyor. Daha çeyreği bile bitmedi."

"Kendini çok yorma sakın. Bırak Buğra halletsin."

Aslında bu kulağa pek yanlış gelmiyordu ama bir yandan da ona içim acıyordu. Bunu sesli de dile getirdim. "Yazık çocuğa. Hiçbir suçu yokken müdür ona da ceza verdi.

"Oh olmuş ona." Diye mırıldandı Çağlar. Buğra'nın bunlardan çekeceği vardı. Bu aslında hoşuma gidiyordu. Sürünmesini ve ödlek hallerini görmek için can atıyordum.

Çağlar dudaklarını peçeteyle temizledikten sonra ayağa kalktı ve bana tepeden baktı. "Bugün seni ben bırakacağım."

"O niye?" Diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

Bir gitsem de kurtulsam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin