Bölüm 41: kaybedişler ve bekleyişler

7.7K 783 164
                                    

Arayı biraz açtıktan sonra buradayım!

355K için herkese teşekkür ederim bu arada.

Bölüme geçebilirsiniz.

🌺

Doğan'ın anlatımıyla

"Aç şu telefonu!"

Telefonumu tekrar kulağıma yasladım ve volta atmaya devam ettim. Hamid'in takasını kabul edecektim. Bu planın bir parçasıydı ve ne olursa olsun buna uymak zorundaydım.

Hamid'in adamı sonunda ağzını açabilmiş ve bize ne biliyorsa anlatmıştı. Artık onunla bir işimiz kalmadığı için planı uygulayabilirdik. Önce adamın konuşmasını beklemiştik çünkü takasta sorunlar çıkabilirdi. Eğer adamı almayı başarırlarsa bu binlerce cana mal olabilirdi.

"Aç artık aç!"

Öfkeden ve endişeden çıldıracak noktaya gelmişken telefon açıldı ve Hamid'in sesi duyuldu. "Sen beni arar mıydın?"

Dediklerini umursamadım ve vakit kaybetmeden konuştum. "Kabul ediyorum! Ahsen'in yerini söyle! Takası kabul ediyorum!"

Telefonun diğer ucunda bir sessizlik meydana geldiğinde derin derin nefesler vererek ne diyeceğini bekledim. Bir süre sonra beni onayladığını gösteren mırıltılar çıkardı. "Adresi sana atarım. Eğer bir numaran olursa kızı bir saniye bile düşünmeden öldürürüm. Adamı bana getir ve kız kardeşini al."

Bunu der demez telefon kapandığında diğerleri harekete geçti. Karargahda olduğum için hazırlanmamız uzun sürmeyecekti. Son şeylerin üzerinden geçildiğinde operasyona çıkmak için hazırdık.

Hangi kafayla hazırlandım ve yola çıktım bilmiyorum. Araçtaki arkadaşlarım beni rahatlatmak için bir şeyler söylüyordu ama onlara kulak asmıyordum. Dikkatimi toplamam gerekiyordu.

Yola çıkmadan önce babama haber vermiştim. Her şeyin iyi olacağını ve Ahsen'i sağ salim evimize getireceğimizi. Ama boğazımdaki yumru geçmiyordu. Ödüm kopuyordu ona bir şey olmasından.

Hamid'in adamı neyseki diğer araçtaydı. Onu bilerek benimle aynı yere koymamışlardı. Kendimi tutamayacağımı biliyorlardı çünkü.

İki saatlik bir yolun ardından araç çakıl taşlı bir yolda durduğunda indik. Yaklaşık on dakikalık bir mesafe vardı, onu da yürüyerek geçecektik. Hiçbir kusur olmaması gerekiyordu. Yapılan her hata Ahsen'in hayatını tehlikeye sokuyordu.

Kulaklıktan anlaşarak ilerledik. Depo görüş açımıza girdiğinde etrafta kimseyi göremedim. Sakin kalmaya çalışarak etrafı taradım. Her ihtimali düşünmüştük. Kandırılmış da olabilirdik ama en azından telefonunun sinyalinden yerini tespit etmeyi başarmıştık. Mesajın buradan çekildiğinden emindik.

Komutanım direktifler vermeye başladığında dayanamayarak gizlendiğim yerden çıktım ve koşmaya başladım. O depoya girecek ve kız kardeşimi oradan çıkaracaktım.

Bana seslenildiğini duydum ama bu beni durdurmaya yetmedi. Deponun kapısına ulaştığımda onu attığım bir tekmeyle kırmayı başardım ve hızla içeri girerek silahımı doğrulttum.

Diğerleri de arkamda belirdiğinde gördüğüm görüntüyle beynimden vurulmuşa döndüm. Dudaklarımı aralayarak zar zor konuştum. "Geç kaldım."

Deponun ortasında tahta bir sandalyeden başka bir şey yoktu. Ahsen ellerinden ve ayaklarından bağlanmıştı. Üzerinde hala okul kıyafetleri vardı.

Göğsünden kanlar akıyordu.

"Ahsen!"

Silahımı yere atıp büyük bir kuvvetle koştum ve kız kardeşime ulaştığımda yüzünü ellerimin arasına alarak başını kaldırdım.

Bir gitsem de kurtulsam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin