Bölüm 48: kimseyi umursamadan ders çalışmalar

5.3K 607 92
                                    

Selam!

Size finali yazıp bitirdiğimi söylemiş miydim? Ne zaman geleceği sürpriz olsun ama. Yine de kendinizi hazırlayın istedim. Bu kurgudan ayrılmak çok zor olacak.

Keyifli okumalar!

🌺

Gözlerimi araladığımda perdelerin arasından sızan güneş ışınları gözlerimi ard arda kırpıştırmama neden oldu. İki haftadır okula gitmiyordum ve birkaç gün daha gitmeyecektim. Neyseki Efken Gediz'den aldığı notları bana gönderiyordu.

Kırk yıl düşünsem Gediz'e kanımın kaynayacağını tahmin etmezdim. Hastanede beni ziyarete gelmiş ve çiçek almıştı. Üstüne üstlük notları göndermeyi de kendisi akıl etmişti. Ona ayrı bir teşekkür etmeliydim.

Notların üzerinden geçecek ve gerekirse Çağlar abiden yardım alacaktım. Hiçbir şekilde geride kalmamalıydım. İyi bir puan almalı ve iyi bir üniversite tutturmalıydım.

Kendimi gaza getirdikten sonra yatakta zıplayan kedimin başından öptüm ve ayağa kalktım. Birkaç parça kıyafet alarak banyoya geçtim ve bir duş alıp üzerimi giyindim.

Tekrar odama girerek ıslak olan saçlarımı taradım ve kendime son kez çeki düzen verdikten sonra odamdan çıktım.

Aşağıya indiğimde yemek odasını es geçerek mutfağa girdim. Kiraz teyzeyi göremeyince kaşlarım çatıldı. Normalde bu saatlerde evde oluyordu.

Kendi kendime omuz silkerek buz dolabından süt çıkarıp tezgaha koydum. Dolaplara bakınıp bir kase ve mısır gevreği de bulduktan sonra kahvaltımı hazırlayarak masaya geçtim.

Çağlar abi ve Efken okula gitmişti. Benimle birlikte evde kalmak istediklerini söylediklerinde onları reddetmiştim. Buna zaten gerek yoktu. Benim yüzümden derslerini kaçırmalarını istemiyordum.

Geriye kalanlarla hiçbir şey olmamış gibi kahvaltı etmek istemiyordum. Onları her gördüğümde içime bir öfke doluyordu. Buna onlar sebep olmuştu.

Kendi halimde kahvaltımı ederken mutfağa biri girdi. Başımı kasemden kaldırmadığım için kim olduğunu göremedim, ama umrumda da değildi. Kahvaltımı yapmaya devam ettim.

Karşımdaki sandalye çekildiğinde ve gelen kişi önüme oturduğunda yine hiçbir tepki vermedim. Ama kim olduğunu tahmin edebiliyordum.

Hissettiğim sinire hakim olmaya çalışarak mısır gevreğimi bitirdim. Tam yerimden kalkacakken Doğan abi sessizliğini bozdu ve mırıldanarak konuştu. "Özür dilerim."

Yüzümde alaylı bir gülümseme oluştuğunda başımı kaldırıp bunu onunla da paylaştım. "Ne kadar kolay, değil mi? Yapıp yapıp özür diliyorsun."

"Böyle olmasını istemezdim Ahsen." Gözlerinde hüzün ve pişmanlık vardı. Ne diyeceğini, bana nasıl davranabileceğini bilmiyormuş gibi bakıyordu bana.

"Sen ne istediğini bilmiyorsun ki." Onun aksine benim başım dikti. Sesimi sert çıkarıyordum.

Gözlerini bir süre yumduktan sonra tekrar açtı ve temkinli çıkarmaya çalıştığı sesiyle devam etti. "Senin için en iyisini istiyorum."

"Güldürme beni." Dudaklarımın arasından bir kıkırtı çıkmasına engel olamadım. Söyledikleri gerçekten gülünçtü. "Benim için en iyisini isteseydin hastaneden darp raporu alırdın. Benim için en iyisini isteseydin Hamid'in başıboş dolaştığını bile bile güvende olmamı sağlardın. En başından beri bana gerçekleri anlatırdın."

Kendi de söylediklerimi biliyormuş gibi başını salladı ve derin bir nefes verdi. "İmkanım olsa zamanı geriye alırdım."

"İyi ki de öyle bir imkanın yok, çünkü ben artık yüzünü bile görmek istemiyorum."

Bir gitsem de kurtulsam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin