Okula devam-2

105 11 1
                                    

Müdür yüzünü bize dönünce biraz şaşırdı. Anlaşılan daha az insan bekliyordu.

-Merhaba. Ben Doruk.

+Merhaba. Ben de Doğa. Bunlar da benim arkadaşlarım Melis ve Su.

-Ben sadece sizi bekliyordum.

+Onlar gelmeseydi bende gelmezdim.

Çağlar ile Rüzgara neden diğerlerinide getirdiniz gibi baktı.

+Efendim onları cezalandırmayın , onları arkadaşlarımı da getirmeleri için ben zorladım.

Ben öyle deyince biraz yumuşadı.

-Arkadaşların burda duyduklarını kimseye anlatmıyıcak.

Kızlar evet anlamında üç defa hızlı hızlı lafalarını salladılar. Müdür bey sorguya çeker gibi soru sormaya başladı.

-Güçlerini ne zaman fark ettim?

+Bir ay önce.

-Peki gücünün ne olduğunu bilyor musun?

+Tam bilmiyorum ama sanırım ateş.

-Tamam o zaman gücünün ne olduğunu hadi kesinleştirelim.

+Nasıl?

-Gözlerin ve avuç içlerin birbirine gelicek şekilde kapat. Bütün gücün ellerinde toplandını hayal et. Şimdi ellrini aç.

Gözlerimi açtığımda ellimden bir santim havada uçan rengarek bir top gördüm. Rengarenkten kastım gök kuşağı gibi mavi , yeşil , mor , pembe , kırmızı ve sarı vardı.

-İlginç.

+Nedir o ilginç olan?

-Sende tek ateş yok.

+Ne var başka?

Zil çaldı. Tam da bana başka hangi güçlerim olduğunu s9yliyecekti ki arkasını dönüp bazı kağıtları toplamaya başladı.

-Üzgünüm. Sana sonra anlatırım. Şimdi bir toplantıya gitmem lazım. Rüzgar ve çağlar seni evine bırakır. Bu arada dediğim gibi kimseye söylemek yok. Bu bizim sırımız. Tamam mı?

+Tamam.

Dosyalarını alıp çıktı. Bizde Rüzgar ve Çağlarla okulun bahçesine gitmek için müdürün odasından çıktık. Zil çaldığı için herkes koridordaydı ve bize dik dik bakıyorlardı. Ve sanırım herkes kitaplarını dolaplarına koyup birazdan odalarına godeceklerdi. Çağlar yavaşça kulağımıza eğilip:

-Siz onlara aldırmayın. Yeni gelen herkese böyle bakar onlar.

Okulun kapısına varmıştık.

+Bize kendimizi nasıl ışınlayacağımızı göstersenize.

Biraz suratları asıldı ve Rüzgar:

-Hayır , olmaz.

+Ama neden?

-Çünkü bir sene önce yeni gelen bir öğrenciye nasıl ışınlanacağını gösteriyordum , bizi nerdeyse başka bir samanyoluna taşıyordu.

Komiğimize gitti. Gizliden kikir kikir güldük. O da bunu duymuş olucak ki:

-Sizin boyutunuzla birlikte.

Ağzımız açık kaldı. Kora gibi bir ağızdan:

+Ne?

-Burası sizin boyutunuzla bağlantılı. Aynı dünyada birbirini görmeyen ikizler gibi düşünün ama bu ikzlerden biri görünmez olucak.

+Nasıl yani?

-Aynaya gibi. Aynanın içinde ve dışında ayrı ayrı dünyalar var. Anlatması biraz zor ama sana yakında daha mantıklı bir açıklama bulucağımdan emin olabilirsin.

Biz konuşurken bahçede boyut kapısından geçtiğimiz yere geldik. Boyut kapısını yeniden açtılar ve biz geçtik. Orada baktığımda , biz evden çıkalı yar saat olmuştu ama evimin önünde saate baktığım sadece 15 dakika olmuştu. Beyler sorduğumda ise orada vaktin burdakinden daha hızlı geçtiğini söylediler.

+Hemen gidiyor musunuz?

Çağlar:Evet gitmemiz lazım.

+Siz sibir yaparke hem yorulmuşsunuzdur hem de acıkmışsınızdır. Ayrıca onca sihre enerji mi dayanır.

Çağlar:Doğrusunu söylemek gekirse benim gücüm azaldı.

Rüzgar:Benimde.

+İyi işte. Bizim de öğle yemeyi vakti yaklaştı. Yarım saat sonra yemek hazır olur. O zamana kadar size burayı gezdirelim.

Çağlar:Ama şey... biz...

+Israr yok. Müdürün sizi başka gezegenlerden toplamak isteyeceğini zannetmiyoru.

Onlarda bu ısrarın üzerine mecburen kabul ettiler. Anneme haber verip gezmek için şehire gittik. Lunaparka firdik ilk önce. Orada girme fırsatları olmuyormuş. Hem neden lunaparka girsinler ki , uçmak filan varken deil mi? Sonra mağazalara girdik. Bizim erkekler gibi ilk baş giresileri gelmedi ama biz kazandık. Sonra sokaklarda gezerken pamuk şekerci gördük. Hepimiz birer tane aldık. Tatdı hoşlarına gitti anlasılan. Rüzgar hiç yememiş ama Çağlar küçükken ailesiyle gezmeye geldiklerinde bir ker yemiş. Sanırım onların geldiği pamuk helva yerde yok. Bir ara
yanlış bir sokağa saptık. Sanırım yolumuzu kaybettik. Ama ben bu yolu hatırlıyorum. Burası Eda'nın evinin sokağıydı. Sokak , saat erkende olsa biraz ürkütücüydü. Çünkü yolda kimseler yoktu ve hafiften sokağa ağaçların gölgeleri vuruyordu. İnsanlar sadece , tek tük kapılarının önlerinde oturuyorlardı.

Melis:Bu sokağa daha önce hiçgelmedim.

+Sanırım ben geldim.

Melis-Su:Ne zaman?

+Kaçırıldığım zaman. Ana yola geldiğimiz yoldan dönmeye kalkarsak daha da kayboluruz en iyisi beni ana yola indirdikleri yoldan gitmek.

Çağlar:Oradan da kaybolma ihtimalimiz yüksek biliyorsun değil mi?

+Benim kuvvetli hafızam vardır. Biraz zor unuturum.

Çağlar:İyi , çıkar bizi burdan.

Buradan çıkmak istiyorsak buradan geçmek zorundaydık. Bu sokakta Bora'nın evi vardı ve bizim yolumuzun üstündeydi ama ben oradan geçmek istemiyordum. İstemiye istemiye Bora'ların evinin önüne yaklaştık. Karşıdan da Bora geliyordu. Bana silahını doğrultu.

-Kardeşim nerde?

+Ne?

-Bir daha sormıyıcam kardeşim nerde?

############################

Yanlışlar için özür dilerim.

Kurtarıcının AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin