Kapıdaki adam bana baktı.
-Sihir mi yapıyorsunuz?
+Evet. Bir sıkıntı mı var?
-Evet. Bizimle şu anda paralel dünyaya geliyorsunuz.
+Neden? Sihir yaparak birini mi öldürmüşüz?
-Hem izin almadan paralel dünya sınırları dışında sihir yapıyorsunuz hem de ulakasınız.
+Hem siz bize kendinizi tanıtmadınız?
-Ben sihir heyeti üyesiyim. Adım Barkın.
+Bende Doğa. Tanıştığıma memnun oldum.
-Bende. Küçük bir sorun var. Dediğim gibi. Paralel dünya sınırları dışında sihir yapıyorsunuz ve izniniz yok. Bu yüzden sizi cezalandırmak zorundayım.
+Paralel dünya sınırları dışında sihir yaptığımız doğru ama iznimiz olmadığını zannetmiyorum.
-Neden?
+Biz galaksiler arası büyücülük okuluna gidiyoruz. Buarası ile orası arasında küçük bir uyuşmazlık çıktı. Bizde o uyuşmazlığı çözüyoruz. Bu arada boş dururken sihir derslerimize çalışıyorduk. Sınavlardan kalmamızı istemezsiniz değil mi?
-Tabikide istemem ama yinede benimle paralel dünyaya gelmeniz lazım.
+İyi tamam , geliyoruz. Küçük bir sıkıntı var. Bizim yanımızda küçük bir kız var. Onu ne yapıcam? Evde tek başına duramaz.
-Onu kime bırakırsınız bilemem ama onu paralel dünyaya getiremezsiniz.
Biraz düşündükten sonra aklıma bir tane korumamın yanmadığı geldi. O da dışarıdaydı. Onu içeri çağırdım.
+Bizim şimdi işimiz var. Sen Eda'ların yanında kal. İlaçlarını filan verdik biz.
-Tamam. Mümküm olduğunca evde olun. Size ihtiyacımız olabilir.
+Tamam. Eda abiye kaynamak yok. Biz en kısa zamanda geri dönmeye gelicez.
Eda:Tamam.
Üç kız dışarı çıktık. Eda kapıyı arkamızdan kapattı.
+Peki sihir heyeti üyesi Barkın. Biz tam ışınlanma sihrini öğrenicekken geldiğiniz için bizi siz ışınlamak zorundasınız.
Barkın:Ondan kolay ne var.
Barkın'da Doruk gibi bizi parmağını bir kez şıklatmayla paralel dünyaya getirdi. Ama bu sefer şehir merkezindeydik. Burda her sey benim geldiğim yerle aynıydı. Tek fark buranın temelinde sihir vardı. Barkın önde biz arkada yürüyorduk. Barkın'ın durduğu bir zamanda ben Doruk'a sihirle mesaj yolladım. Yani bizi bir sihir üyesinin paralel dünyaya , sınırlar dışında sihir yaptığımız için getirdiğini söyledim. Doruk'da sitres yapmamamızı ve yanımıza geldiğini söyledi. On beş dakika sonra bir tane binanın önü de durduk. Üzerinde Sihir Bakanlığı yazıyordu.
+Sizde bu tür işlere bakanlar mı bakar.
Barkın:Evet , her şey burda bitiyor. Bir sıkıntı mı vardı?
+Hayır , yok.
Barkın;Hadi gelin.
Elimizden ne gelir? Mecburen onun arkasından içeri giricez. Tek duamız Doruk'un bizi bu durumdan -biz ceza almadan- bir an önce kurtarması. Binaya girdik. İçeride oradan oraya koşuşturan insanlar vardı. Hepside işine odaklanmıştı. Biraz gittikten sonra bir odaya girdik. Burası bir mahkeme salonuydu. Önümüzdeki başkan dışında iki kişi daha vardı. Barkın o iki kişinin arasına oturdu. Barkının sağındaki adam bize soru sordu.
-Neden sihir yaptınız?
+Ders çalışıyorduk.
-Dersi bu taraftada çalışabilirsiniz. Neden o taraf?
-Çünkü altı tane yanmış kişiye bakıyoruz ve orada boş dururken çalışalım dedik.
-Sebep?
+Küçük bir kızla bir tane adamın bakmasını bekleyemezsiniz.
Melis:Ayrıca yanma konusunda hiçbir bilgileri yok.
Su:Ve bu onlar için normal bir yanık değil.
-Nasıl?
+Onu burdan , ateş gücüne sahip biri yaktı.
-Tamam ama bir yerlerden izin almanız gerektiği hiç aklınıza gelmedi mi?
Su:Biz burada yeniyiz. Sadece biz burada bir hafta kaldık ve kuralları bilmiyoruz.
Doruk:Ama ben biliyorum.
Arkamıza döndük. Doruk gelmişti. İçim rahatladı.
Doruk:İzinlerini aldım ama kendileri belirttikleri sebeplerden dolayı burda olmadıkları için onlara imza attıramadım. Sonrada size bildiremedim tabi.Biz imzaları attık. Sihir heyeti kendi aralarında konuştular. Bize doğru döndüler.
Barkın:Yandı dediğiniz kişileri görmek istiyorum. Bakalım gerçekten yanmışlar mı?
+Tamam. Hadi gidelim o zaman.
Sihir heyeti , Doruk ve biz eve ışınlandık. Tabi bizi onlar taşıdılar. Allahtan bu sefer evin içine ışınlanmayı akıl ettiler.
Su:Yaralılar üst katta.
Bu evde bir eksiklik var. Sanki birileri veya birisi eksik.
Yukarı çıktık. Bora'nın odasına girdik. Bora'nın son sağlam koruması yerde baygın ve yanmış biçimde yatıyordu. Ama bu Bora'lar kadar kötü değildi. Sinirlenmiştim. Ben bunları iyileştirmeye çalışırken birileri yaralı sayısını artırıyordu.
+Ateşi sadece milleti yakmak içim mi kullanırsınız?
Doruk:Hayır. Ama bunu yapan kişi yakmak amaçlı kullanıyor.
Su:Bak burda bir not var.
Bora'nın yatağının yanında çekmeceli bir dolap var. Dolabın üstünde bir tane katlanmış kâğıt duruyordu.
+Oku.
Su kâğıdı eline alıp açtı.
Su:Meraba Doğa. Ben Alex ve yanımdaki küçük kızın adıda Eda olmalı. Eğer onu sağlam görmek istiyorsan paralel dünyaya gel ben seni bulurum. Bu arada yanında kimseyi getirme demicem. İstediğin kişiyi getirebilirsin. Umrumda değil. Nasıl olsa hallederiz.Bu beni dahada sinirlendirdi. Aşagı inip ışınlanma sihrini buldum. Kıyafetleri ışınlamaya benziyor ama biraz farklı. Onları yanımızda düşünüyorduk ama şimdi kendimizi olmak istediğimiz yerde düşünüp sihri yapıyoruz. Sinirden olsa gerek tek yapışta ışınlandım. Diğerleride peşimden geldi. Hiç gitmediğim bir sokağa -zaten bir sokak gördüm o da sihir bakanlığındaki sokak ama bu o sokak değil- ışınlamışım. Alex gerçekten dediği gibi beni buldu. Karşıdan Eda ile birlikte -kolundan tutmuş- geliyor.
Dua etsin sihirlerimi doğru düzgün kulanamıyordum. Hoş Okan'a sihri bilmeden yapmıştım ama neyse. Alex ile karşı karşıya geldik.+Eda'yı geri ver.
Alex:Sen benimle gel. Geri yollarım.
+Rüyanda görürsün.
Alex:O zaman sana Eda filan yok. Belki abisine yaptığım şekilde onu öldürüp bir yere atarım herhalde. Yani uzun lafın kısası ya sen benimle gelirsin...Ya da Eda ölür...Seçim senin...