Bora resmen burnundan soluyordu.
+Efendim.
Bora:Yanındaki çocuk kim?
Arel:Sen bir kızla ne biçim konuşuyorsun?
Bora:Bu seni hiç ilgilendirmez.
Arel:İlgilendirir , özellikle bu kişi Doğa'ysa.
Bora:Üç haftada kendine hemen bir sevgili mi buldun?
+Ne? Sevgili mi? Senin sevgili dediğin kişi benim öz abim.
Bora:Ne?
+Duydun işte. Benim bir tane abim var , senin kız kardeşin olduğu gibi.
Bora:Ben... ben.. ben bilmiyordum. Sizi yan yana görünce şey zannettim...
+Sevgili zannettin öyle mi? Sen beni başka kızlarla karıştırdın herhalde. Ben başka kızlara benzemem.
Bora:Doğa özür dilerim.
+Ben gidiyorum. Çok bile durdum. Ben sonra gelirim Eda. Tamam mı?
Eda:Gel ama.
+Annemlerden izin alabilirsen gelirim.
Eda:Peki.
Boş bir alana geçtik ve eve ışınlandık. Ben gelir gelmez odama gittim. Ejderhamla odamı paylaşıcam. Odamdaki koltuklardan birine oturdum. Deminden yaşadımız şeyler geldi aklıma. Birden ağlamaya başladım. Kapıyı birisi çaldı.
+Kim o?
Arel:Benim. Girebilir miyim?
+Gel.
İçeri girdi ve yanıma oturdu. Elinde peçete vardı.
Arel:Peçete ister misin?
+Olur... yani lütfen.
Peçeteyi aldım. Gözlerimi ve burnumu sildim.
Arel:O kimdi?
+Bora. Kardeşini mafyanın elinden kutarmıştım.
Arel:Nasıl?
+Ateş gücü ile. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. İki kişi beni buldu ve okula getirdi. Sonra bu Bora denen beyfendi kardeşini dövdüm diye -ki dövmedim- beni vurdu ve bunun gibi birçok olay.
Arel:O sap seni vurdu mu? Ben ona şimdi sorarım.
Bir hışımla oturduğu yerden kalktı. Kolundan tutum ve yerine oturttum. Gücü ne olursa olsun Bora'ya ciddi anlamda zarar verebilir. Ayrıca ne kadar güçlü onu da bilmiyorum.
+Abi lütfen yapma.
Arel:Bu yaptıkları yanına kâr mı kalsın?
+Ona bir şey olsun istemiyorum. Zaten Alex onu yaktı. İyileştirene kadar canım çıktı.
Arel:İyi yapmış.
Abim yüzü diğer tarafa doğru çevirdi. Yüzüne doğru baktım.
Arel:İyi , iyi. Tamam.
İkimizde bir-iki dakika sustuk.
Arel:Sen bu Bora denen şahsiyeti seviyorsun herhalde. Değil mi?
Kafamı önüne eğdim. Öyle bir utandım ki sanki suratım kıpkırmızı oldu.
Arel:Ne zamandan beri?