Sabah olunca kot ile kısa kollu giydim. Bez parçasını çekmeceden alıp cebime koydum. Bu bez parçasının o üç büyücüden maviliye ait olduğunu düşünüyorum. Onlar gibi çok büyücü var. Diğerlerinden biri de mavi giyiyor olabilir. Odadan çıkıp kahvaltı yapmak için kahvaltı salonuna gittim. Annemler yerlerini çoktan almış ve kahvaltı hazırlığının bitmesini bekliyorlar.
+Günaydın.
Ana kraliçe:Günaydın.
Ana kral:Dün nerelerdeydiniz? Sizi sabahtan sonra hiç görmedim.
+Diğer tarafa kontrole gittim.
Ana kral:Ben gitme dediğim halde.
+Onlar orada savunmasızken benim burda öylece oturmamı bekleme.
Ana kral:Büyücüler dışarıdayken seni dışarıya savunmasız yollamamıda bekleme.
+Peki. Aklıma bir fikir geldi. Benim ile birlikte birkaç kişi de diğer tarafa gelirse beni yollar mısın?
Ana kral:Nasıl yani?
+Benim ile birlikte sihir konusunda benden daha deneyimli kişilerle birlikte gönder.
Ana kral:Benim niyetim seni bahçeye bile çıkartmamaktı.
Aileleein klasik aşırı korumacılığı başladı. Suratım düştü. Ana kraliçe herhalde alttan doğru dürttü. Kral kafasını ne var anlamında salladı.
Ana kraliçe:Böyle yaptıkça onu daha çok üzüyorsun. Ona güven.
Ana kral:Ben ona güveniyorum ama büyücüler dışarıda. Kızını kurtlara yem yapamam.
Arel:Kardeşimle bende gidiyorum.
+Ne? Gerçekten gelir misin benimle?
Arel:Evet. Neden olmasın? Hem burada pek bir işe yaramıyorum.
Ana kral:Hadi ikiniz gittiniz. Okulda kim koruyacak Doğa'yı? Okulda da yanında olamazsın.
+Aslında yanımda olabilecek birilerini tanıyorum.
Ana kral:Yoksa şu beraber savaştığınız çocuklar mı?
+Hemen hemen benimle yaşıt sayılırlar. Sende öğretmenleri filan ikna edersen olur bu iş.
Ana kral:İyi bakalım.
En azından moralim yerine geldi. Kahvaltıdan sonra kütüphaneye gittim. Her yer toz içindeydi. İlk önce temizlikte başladım. Kitapların ve rafların tozunu alırken kitapları inceleme fırsatın oldu. Kitapları sınıflara göre dizdim. Kraliyet ailesi , antlaşmalar , kraliyetin kuruluşu ve yükselişi , diğer tarafla bağlantılar... Yerleri önce süpürdüm sonra sildim. Camları da sihirle sildim. Onca şeyden sonra kolumu bile kaldıracak halim kalmadı. Bütün öğleden önceyi kütüphaneyi temizlemekle geçirdim. Bir tane sandalyeye oturdum. Oturduğum yerden etrafı incelerken gözüme bir hariha çarptı. Yerimden kalkıp haritayı aldım ve yere serdim. Cebimdeki bez parçasını alıp haritanın üzerine koydum. Bunu yapmamdaki amaç bezin sahibiyle iletişime(sahibi bilmeden) geçmek. Niyetim habersizce onları gözetlemek. Bez parçasına odaklanıp gözlerimi kapattım. Bezin yerden biraz havalandığını az çok hissediyorum. Kendimi onların yanında gibi düşündüm ve oldu. Bezin sahibi gerçektende bizim mavi cübbeliymiş. Ormanda yürüyorlardı. İki dakika sonra bir kayalığın önünde durdular. Sanırım hava gücünü az çok kullanmayı biliyorlar çünkü sihir yapmadan sadece hava akımını kullanarak dağa tırmandılar ve bir mağaraya girdiler. Odaklanmayı bırakıp gözlerimi açtım. Bezde ben gözlerimi açınca yere düştü. Gözlerimi açtığımda haritanın üzerinde , bir santim filan yükseklikte bir çarpı oluştu. Bu çarpı bir dağı gösteriyordu. Sanırım yerlerini buldum. Çarpının bulunduğu kısmı telefon ile fotoğrafını çektim. Bezi haritanın üzerinden aldım. Haritayı da katlayıp yerine koydum. Kütüphaneden çıktım. Odama gittim. Üzerimi çıkartıp yeniden banyo yaptım. Çünkü her tarafım toz içinde kaldı. Banyodan sonra uzun bir elbise giydim. Bezi de yatağın altına sakladım.Şimdi öğle yemeği vakti. Yemek için yemek salonuna gittim. Herkes yemeğe çoktan başlamıştı. Kapıdan öylece kaldım.
