....
Karanlık...
Beni içine çeken varlığımı dahi sorgulamamı sağlayan şey. Bazen kaçıp saklandığın bir sığınak, bazen de korkup kaçtığın bir dünya. Kiminin korkusu kiminin benliği.
Karanlık, benim için hangisi bilmiyordum. Korkup kaçtığım dünyam mı? Sanmıyorum. Kaçıp sakladığım sığınak? Bazen. Korkum? Olabilir. Benliğim? Hayır. Karanlık tam olarak benim için neyi ifade ediyordu emin değildim. Ama kesinlikle benliğim değildi.
Nerede olduğumu neden bu kadar karanlık olduğunu bilmiyordum. Gözlerim açık mı yoksa kapalımı emin olamıyordum. Çünkü her şekilde de etraf simsiyahtı. Zihnim ikisi arasında ki farkı ayırt edemeyecek kadar yoğundu. Sanki kafamda tonlarca ağırlık varmışta düşünmemi engelliyormuş gibiydi.
En son nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Ama ne zaman düşünmeye çalışsam sanki kafamda ki o ağırlık daha da artıyor ve beni boşlukla baş başa bırakıyordu. Başımı kaldırmaya çalıştım. Ve o zaman yatıyor olduğumu fark ettim. Ellerimi hareket ettirmeye çalıştım. Ama onlarda tıpkı zihnim gibi tonlarca ağırlığın altındaymış gibiydi.
Gözlerimi kapattım tekrar. Konsantre olmaya çalıştım. Neredeydim? Kendimi bir kez daha zorlayıp yavaş yavaş ayağa kalktım. Ayaklarım altında bir şeyler çıtırdadı ve ayaklarımı açıttı. Oluşan acıyla yüzümü buruşturdum. Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışırken ellerimle etrafı yokladım.
Elim bir şeye çarpınca ne olduğu anlamak için diğer elimi de götürdüm. Bu bir ağaç olmalıydı. Ağaç mı? Yavaşça adım attım ve ayağımın altındaki şeyler tekrar çatırdadı. O zaman ayaklarımın çıplak olduğunu idrak ettim.
Bunu düşünmemeye çalışarak yürümeye devam ettim. Her adımında ayaklarım biraz daha acıyordu. Dişlerimi sıkıp adımlarımı hızlandırdım. Neredeydim? Buraya nasıl gelmiştim?
Annem ve babam kesin meraktan deli olmuşlardır. Bu düşünceyle adım sayımı daha arttırdım. Ellerimle etrafı yoklayarak elimden geldiğince hızla ilerlemeye çalıştım. Birden hissettiğim sert rüzgârla elimde olmadan kollarımı kendime doladım. Üzerimde her ne varsa bu beni yeterince ısıtmıyordu.
Birkaç saniye şiddetli rüzgârın durmasını bekleyip gözlerimi kapattım. Rüzgârın yavaşladığını hissettiğimde gözlerimi açtım. Yoğun ışık gözlerimi alınca tekrar kapatmak zorunda kaldım. Tekrar gözlerimi açıp kendime doladığım ellerimi gözlerime siper edip ışığın kaynağını bulmaya çalıştım.
Birkaç saniye sonra ışığın yoğunluğu azalarak yavaşça yok oldu. Işık azaldıkça ortaya çıkan şey korkuyla ellerimi ağzıma kapatmamı sağladı.
Işık tamamen yok olunca karşımda kocaman kanatları olan bir insan belirdi. Yüzünü göremiyordum ama şekli o adar belliydi ki bir an ağzımdan çıkan çığlığa engel olmadım. Karşımdaki şey hareket edip üzerime gelmeye başladı. Korkuyla hızla arkamı dönüp koşmaya başladım. Artık ayaklarımın çıplaklığı ya da göremediğim ağaçlara çarpmak beni korkutmuyordu.
Daha bir adım atmıştım ki koca kanatlı şey önümde belirdi. Benden birkaç uzundu sadece. Ama kanatları neredeyse iki katlı bina kadardı. İlk düşüncem bunları nasıl taşıdığı oldu. Sonra bu düşünce içimden güldüm. Sonra böyle bir durumda böyle saçma şey düşünüp gülmeme güldüm.
Başımı iki yana sallayıp karşımdaki şeye diktim gözlerimi. Az önceki saçma düşünce içimdeki korkuyu saniyeliğine yok ettiğini tekrar korkumun gün yüzüne çıkmasıyla fark ettim.
Yüzünü göremiyordum çünkü hala çok karanlıktı. Elini havaya kaldırıp bir şey yaptı ve etraf tekrar beyaz ışıkla kaplandı. Bu sefer ellerimi gözlerime siper etmeyip hafifçe kıstım gözlerimi. Işık tekrar yavaş yavaş yok olurken karşımdaki karanlık yüz yerini tanıdık birine bırakıyordu.
Yüzünü tamamen gördüğümde ağzımdan benden izinsiz firar eden isme odaklandım.
'' ATEŞ?''
****
Yaşadığım garipliğin etkisinden kurtulmak için kullandığım yöntemdi müzik dinlemek. Aslında herkesin yaptığı şeydi. Kimi birini unutmak, kimi yaşadığı kötü şeyleri yok saymak kimi de düşünmemek için kullandığı yöntem. Tıpkı benim yaptığım gibi.
Dün Akın'ın söylediklerinden hiçbir şey anlamamış söylediği saçma kelimeleri fazlasıyla düşünmekten uykusuz kalmıştı. Ah uykusuz kalmamın bir sebebi de gördüğüm garip rüyaydı. Gerçi bu konuya o kadar kafa yormuyordum. Sanırım şu ödev konusunu hala zihnimden atamıştım.
Aklıma Akın söyledikleriyle babamın ve annemin yüz ifadesi geldi. Korkmuş, hatta dehşete düşmüşlerdi. Neler olduğu sorduğumda doğum günüm için yapılacak partiye birkaç aile büyüğü katılacak dendi. Saçma.
Ne sanıyorlardı beni? Çocuk mu? Mantıklı bir şey söyleselerdi bari. Kurdukları cümle o kadar saçmaydı ki, ama sesimi çıkarmamıştım. Ne sakladıklarını öğrenecektim. İşte bu yüzden sabah beri Akın'ın peşinden bir oraya bir buraya dolanıyordum. Saatlerdir saçma yerlere girip en fazla yarım saat kalmıştı. Ama bu son girdiği mekân tuhaf olmakla birlikte uzun süre -3 saat kadar- kaldığı tek yerdi.
Mekânın tuhaf olmasının nedeni ormanın içinde olmasıydı!
Kapıda Akın'ı görmemle saklandığım geniş ağacın gövdesine iyice sindim. Kafamdaki kapüşonlu yeleğimin şapkasını iyice önüme indirip taktığım siyah büyük güneş gözlüğünü iyice gözlerime çektim. Akın birkaç kez etrafı kontrol edip yürümeye başladı.
Onun arkasından gitmekle çıktığı mekâna göz atmak arasında kısa süre tereddüt yaşadıktan sonra mekâna girmeye karar verdim. Akın iyice gözden kaybolunca saklandığım ağacın arkasından çıkıp garip iki katlı tek penceresi dahi olmayan mekâna yürümeye başladım.
Açıkçası korkmuyor değildim. Ama benden ne saklarını öğrenme arzum korkumun önüne geçmişti. Gözlüğü ve şapkamı çıkardım. Kapıda kimse olmaması sevinç çığlığı atmamı sağladı. Hızla kapıya gelip elimde tıklattım. Kapı saniyesinde açıldı ve içeriden korkunç derecede iri gözlerinde siyah gözlükle hulk tipi bir adam çıktı.
Beni görmesiyle dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı. Bu durum içimde arkama dahi bakmadan kaçma isteği uyandırırken, en az görüntüsü kadar korkunç olan sesi duyuldu.
'' iyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş'' deyip kahkaha attı. İçeriden homurtulu bir ses duyuldu.
'' kim o large?'' diye sordu ses. Large mi? isminin Large olduğunu öğrendiğim benim tabirimle hulk tekrar konuştu.
'' ziyaretine geldiğimiz arkadaş bizi yormak istememiş o bize gelmiş'' deyip gözlüklerini çıkardı. Gördüğüm şeyle ne ara girdiğimi bilmediğim transtan çıkıp çığlık attım.
Gözleri? Tanrım gözleri... kırmızı mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKÂNSIZ AŞK(VaMel.S1)
VampireTANRI'NIN SENİN İÇİN HAZIRLADIĞI KADERİ YAŞAMAK ZORUNDASINDIR. KAÇAMAZSIN. DEĞİŞTİREMEZSİN. AMA NASIL YAŞAYACAĞINA KARAR VEREBİLİRSİN. BEN BİR CANAVARDIM. BUNU DEĞİŞTİREMEZDİM. AMA İYİ VEYA KÖTÜ BİR CANAVAR OLMAYA BEN KARAR VEREBİLİRDİM. VE BEN KARA...