MERHABALAR. DİĞER BÖLÜMÜN DEVAMI PART 2 SİZLERLE. EN KISA SÜREDE PART 3 DE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
KEYİFLİ OKUMALAR.
Sessizlik bazen gerçekten huzurlu oluyordu. Kendi kafanı dinlemen için bir fırsat, yapılacakları sıraya koyman için verilen bir ödüldü. Çoğu zaman bu ödülü bir ceza olarak görsek de gerçek şuydu; ki sessizlik insanlığa verilen büyük bir ödüldü. Ama şuan ki durum için bu söylediklerim pek geçerli değildi maalesef. Çünkü şuan sessizlik demek geçmeyen vakit demekti. Gidilecek yolun daha da uzaması demekti. Ve buda eşittir katlanılması zor saatler demekti.
İlk bir saat çıt çıkarmadan oturmayı başarmıştım. İkinci saat kıpırdanmaya başlamış ve üçüncü saatin başlarında artık yerimde duramaz olmuştum. Emniyet kemerinin izin verdiği ölçüde bağdaş kurmuş ellerimi dizlerime koymuştum. Bir kaç defa radyoyu açmayı düşünmüştüm. Ama toprağın vereceği tepkiden çekinip her seferinde vazgeçmiştim. Evden çıktığımızdan beri ruh hali tuhaf denecek kadar tuhaftı. Konuşmuyor, yüzüme bakmıyor vitesi değiştirmek ve direksiyonu çevirmek dışında hareket dahi etmiyordu.
Bu durum onu ürkütücü yapıyordu. Aslında bir kaç günlük tanıdığım biri olduğunu düşünürsek ne gibi durumlarda ürkütücü olduğunu bilmiyordum. Ama önceki halleri ile kıyaslama yapabiliyordum neyse ki. Tabi ki hangisi gerçek toprak henüz bilmiyordum. Öğrenmem için gereken sürede bir arada olur muyuz? Onuda bilmiyordum.
Bilmediğim bir yolda sessiz sedasız ilerlerken başımı yandaki camdan dışarı çıkarıp sıcak yaz havasını içime çektim. Şimdi bizimkilerle çoktan bir tatil köyünde tatil yapmaya başlamış olmalıydım. 3 yıldır her yaz gelenek haline gelen bu durum bu yıl benim yüzümden sekteye uğramıştı. Acaba benim yokluğumda dahi onlar tatile gitmişler miydi? Onur'a kaldılarsa kesin gitmişlerdi zaten. Ama belki de hala bir yerlerden çıkıp gelmemi bekliyorlardı.
Hüzünle derin bir nefes aldım. Şu işlerden kurtulup onları aramam gerekiyordu. Arayıp iyi olduğumu söylemem gerekiyordu. Onları habersiz bırakmam çok büyük bir bencillik idi. Bu zamana kadar aramamamın tek sebebi onlara ne söyleyeceğimi bilmememden kaynaklanıyordu. Arayıp ne söyleyecektim ki zaten? Merhaba arkadaşlar, ortadan aniden kaybolmamın sebebi ateşin beni öldürüp araf ta sıkışmam idi. Üstelik ben bir vampir meleziyim. Ah bu arada yeri gelmişken Ateşte, kutsal kitapta geçen dört büyük melekten biri olan ölüm meleği.
Bunları nasıl söyleyebilirdim ki? Hangi aklı başında insan bunlara inanırdı? Hadi inandılar diyelim benim durumu mu nasıl kabullenecekler idi? Kim vampir bozması bir arkadaş isterdi ki?
'' Geldik'' Toprağın sesiyle gerçek dünyaya döndüm. Bir şey söylemeden arabadan indim. Gördüğüm yer burasıydı. Hemen tanımıştım. Kapıyı kapatıp gideceğim yöne doğru ilerlemeye başladım. Ama tam toprağın önünden geçeceğim sırada beni kolumdan kibarca yakaladı.
'' Ne oldu? Neden ağlıyorsun? '' söylediği şeyle elim gözlerime gitti. Ağladığımın farkında bile değildim ki. Hiçbir şey söylemeden omuz silkip yürümeye başladım. Bir adım atmıştım ki birden durdum. Ben toprağa geleceğimiz yeri tarif etmemiştim ki. Nasıl oldu da gelmemiz gereken yerin burası olduğunu bilmişti? Şüpheli gözlerle toprağa döndüm. Tam ağzımı açmış kutsal soruyu soracağım sırada toprak düşüncelerimi okumuş gibi konuşmaya başladı.
'' Hiç farkına varamayacaksın sandım. Dur tahmin edeyim. Geleceğimiz yerin burası olduğunu sen söylemeden nasıl bildim? Doğru mu'' Şaşkınlık ve kandırılmış hissiyle başımı salladım. '' Sen girdiğin transtan çıkınca alnından öpmüştüm ya. O sırada zihnindeki şeyleri gördüm'' dedi. Şaşkınlık ve sinir bütün hücre mi ele geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKÂNSIZ AŞK(VaMel.S1)
VampireTANRI'NIN SENİN İÇİN HAZIRLADIĞI KADERİ YAŞAMAK ZORUNDASINDIR. KAÇAMAZSIN. DEĞİŞTİREMEZSİN. AMA NASIL YAŞAYACAĞINA KARAR VEREBİLİRSİN. BEN BİR CANAVARDIM. BUNU DEĞİŞTİREMEZDİM. AMA İYİ VEYA KÖTÜ BİR CANAVAR OLMAYA BEN KARAR VEREBİLİRDİM. VE BEN KARA...