HERKESE MERHABALAR. BU BÖLÜMÜ OKUMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE BİR TAVSİYEM OLACAK. ÖNCE 16. BÖLÜMÜ TEKRAR OKUYUP ONDAN SONRA BU BÖLÜMÜ OKUMANIZI İSTİYORUM. ÇÜNKÜ ORADAKİ KARAKTERLER BU BÖLÜMDE TEKRAR KARŞIMIZA ÇIKIYOR. KİM OLDUKLARINI HATIRLAMANIZ AÇISINDA FAYDALI OLACAK.;)
KEYİFLİ OKUMALAR...
Uzun zamandır rüya görmüyordum. Daha doğrusu uzun zamandır uyumuyordum. Uyumanın ne kadar rahatlatıcı ve huzur verici olduğunu neredeyse unutmuştum. Yarı ölü olmanın getirdiği kaygısızlığı çok özlemiştim. Yarı ölümlü olarak uykusuzluğa daha ne kadar dayanırdım hiçbir fikrim yoktu. Sanırım günler olmuştu uyumayalı. Kendimi bir insana oranla daha dinç hissediyordum. Ama bu durum uzun sürmeyecek gibiydi.
Çünkü toprağın evine geldiğimizde ateşin çok çirkin ve ölü gibi göründüğümü söylemesine üzerine uyumayı akıl etmiştim. Aslında o kadar kötü görünmediğimi biliyordum. Sadece ateşin benden intikam almaya çalıştığının farkındaydım.
Neden intikam almak istediğine gelecek olursak da onu, toprağın arabasının üzerine kanatlarının zarar görmesini engelleyecek şekilde bağladığım içindi. Başka şekilde onu oradan getiremezdim. Bunu oda biliyordu. Ama gıcıklık yapmaktan da geri durmuyordu.
Yattığım yatakta yan döndüm. Toprak bana boş misafir odasında dinlenebileceğimi söylediğinde buna gerek olmadığını söyledim. Çünkü ateşi aşağıda, zar zor soktuğumuz salonda tek başına ve savunmasız şekilde bırakmak istemiyordum. Ama o bana 'benim en zayıf halim bile senin en güçlü olduğun halinden bin kat daha güçlü maya. Bu yüzden kaybol' demişti. Tam olarak bu cümleleri kurmuştu. Bazen fazlasıyla kaba olsa da bu halini bile sevdiğimi biliyordum.
Sanırım sevmek: ''gel beni uçurumdan aşağı it'' demenin kibar yoluydu. Bir kez daha yatakta döndüm. Sanırım uyuyamayacaktım. Kendime daha fazla eziyet etmeye son verip doğruldum. Gidip ateşin ne yaptığına bakacaktım. Kanatlarını geriye atarak zorlukla oturttuğumuz koltukta sıkıldığından adım gibi emindim.
Yataktan inip kapıya açtım ve basamakları hızla indim. Ateş beklediğimin aksine kollarını birbirine kenetleyip sıkıntı ile somurtmuyordu. Tam tersi gülüyor elleriyle saçma sapan hareketler yapıyordu.
'' komik olan ne?'' deyip yanına çöktüm. Beni gördüğüne sevinmemiş gibi suratını ekşitti.
'' senin aşığının az önceki düşüncelerine gülüyorum '' deyip kocaman bir kahkaha patlattı. Sen gülme be. Sen gülünce ben kendimi kaybediyorum.
''ne düşündü ki?''
'' hiçbir şey'' toprağın mutfaktan gelen sesiydi bu.
'' Seninle birlikte pembe panjurlu bir evde çocuklarınızla oynarken kurduğun hayali saymazsak hiçbir şey, evet. '' tekrar kahkaha attı. Ben o gülüşe dalmamak için kendimi frenlemek zorunda kaldım. Öncelikle toprakla şu 'hoşlanma' olayını çözmem gerekiyordu. Hızla kanepeden doğrulup mutfağa ilerledim.
'' Ah. Lütfen midemi bulandıracak şeyler yapmayın. Biliyorsunuz ki lavaboya gidemem. '' ateşin söylediği şeyi duymazdan gelip mutfağa girdim. Toprak tezgâhta bir şeylerle uğraşıyordu. Omzumu kapıya yaslayıp ellerimi göğsümde birleştirdim.
'' karnımız doyacak mı bari '' dedim. Doğradığı domatese bir saniyeliğine ara verdi. Sonra tekrar işine odaklandı. Sanırım gelmemi beklemiyordu.
'' bunun üzerinde çalışıyorum '' deyip doğradığı domatesleri altı yanan tencere boşaltı.
'' sanırım konuşmamız gerek '' dedim bu konuyu bir an önce çözmek için. Arkasına döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKÂNSIZ AŞK(VaMel.S1)
VampireTANRI'NIN SENİN İÇİN HAZIRLADIĞI KADERİ YAŞAMAK ZORUNDASINDIR. KAÇAMAZSIN. DEĞİŞTİREMEZSİN. AMA NASIL YAŞAYACAĞINA KARAR VEREBİLİRSİN. BEN BİR CANAVARDIM. BUNU DEĞİŞTİREMEZDİM. AMA İYİ VEYA KÖTÜ BİR CANAVAR OLMAYA BEN KARAR VEREBİLİRDİM. VE BEN KARA...