MayAteş'in Hikayesi Bölüm 48

104 13 10
                                    

HEM KISA HEM İÇİME SİNMEYEN BİR BÖLÜM. ŞİMDİDEN SİZDEN ÖZÜR DİLİYORUM. FİNAL HAFTAM OLDUĞU İÇİN ANCAK BU KADAR YAZABİLDİM :(


BÖLÜM 48

Rüya görüyordum. Bunun farkındaydım. Fakat nasıl uyanacağımı bilmiyordum. Bu yüzden kendi kendime uyanmayı bekleyecektim. Bu esnada olduğum yerden kıpırdamamayı düşünüyordum. Çünkü kontrol edemediğim rüyalarda başıma ne geleceği belli olmuyordu. Rüya bile olsa oldukça can acıtıcı şeyler yaşayabiliyordum. Üstelik rüya olduğunun farkında olmam yaşayacağım acının üst seviyelere kadar çıkabileceğini gösteriyordu. O yüzden bulunduğum zifiri karanlık yerden hiç kıpırdamayıp uyanmayı bekledim.

Gerçekten bir sürede bunu başardım. Ama benim hareket etmemem burada olan başkalarının beni hareket ettirmeyeceği anlamına gelmiyordu. Bir anda zifiri karanlıkta hareket etmeye başladım. Neler olduğunu, beni kimin taşıdığını bilmiyordum. Refleks ile kaçmaya çalıştım ama hareket edemiyordum. Hoş kaçabilsem bile zifiri karanlıkta yönümü göremeden nasıl hareket edecektim ki. Vücudum beton dökülmüş gibi ağır ve hareketsizdi. Nasıl bu hale geldiğimi bilmiyordum ama bu haldeydim işte. Çığlık atmayı denedim fakat bunu da yapamadım çünkü ağzım dikilmişti. Evet kesinlikle dikilmişti. Bunu nasıl anladım bilmiyorum -çünkü vücudumun hiçbir kasını hareket ettiremiyordum- ama anlamıştım işte.

Sanırım hislerim hala kuvvetliydi. Ama hislerim beni kurtarmayacaktı.

Bir süre el arabası tarzı bir şeyin üzerinde sırt üstü taşındım. Bunu anlamamın tek nedeni gelen tekerlek sesleriydi. İğrenç, gıcırtılı inanılmaz rahatsız edici tekerlek sesleri. Çok karanlık olduğu için bunu kimin kullandığını veya kaç kişi olduklarını göremiyordum. Kısa bir süre daha karanlık, yalnızca tekerlek sesleri olan boşlukta ilerledik. Ve sonra durduk. Neden durduğumuzu bilmiyordum ama içimden bir ses çok kötü bir şey için olduğunu söylüyordu. İlk kez hislerimde yanılmayı çok istedim. Çünkü daha kötü ne olabilir gibi aptalca bir düşünce geçmişti zihnimden.

Ve olabilecek en kötü şeyin olacağını, iki saniye sonra önünde durduğumuzu açılmaya başladığı ve içeriden gelen ışık huzmesiyle kapı sayesinde anladım.

Kapı küçük bir miktar açılır açılmaz içeriden inanılmaz bir sıcaklık ve dehşet verici sesler kulağıma doldu. Sesler o kadar acı verici o kadar şiddetliydi ki gözlerimden yaşlar boşaldı. Bu seslerin tek bir anlamı vardı. İçerideki insanlar acı çekiyordu. Hem de öyle bir acıydı ki kulaklarımı sağır edecek kadar şiddetli çığlıklar atıyorlardı. Birden ağlamaya başladım. Duyduğum seslerden dolayı gözlerimden yaşlar geldiği için ağlamam çok kolay olmuştu.

Ve yine hareket etmeye başladım. Aralık olan kapı bizim hareketimizle daha da açıldı ve sıcaklık, çığlıklar kat be kat arttı. Mağarayı andıran yere girdiğimizde birden içimde bir panik oluştu. Çünkü gittiğim yeri anlamıştım. Ve verdiği korku ile çırpınmaya başladım. Yani çırpınmayı denedim. Hareket edemiyordum. Gözlerimi kırpmak dışında hiçbir kasımı hareket ettiremiyordum. Üstelik ellerimin veya ayaklarımın bağlı olmadığına adım kadar emindim.

Aralık kapıdan girdikçe sıcaklık dayanılmaz bir almıştı. Alnımdan akan ter gözüme geliyor ve gözlerimi acıtıyordu. Bu, sorun etmem gereken en son şeydi. Çünkü geçtiğim yerlerde insanlar zincire vurulmuştu. Ve işkence görüyorlardı. Kiminin etleri canlı canlı bir hayvan tarafından koparılıyordu. Kimi kendi vücuduna kızgın demirleri saplıyordu. Kimi de kendi etlerini yiyordu. Tanrım!

Bazılarının elleri bağlı değildi. Sanırım bunun nedeni önlerindeki leşleri yemek içindi. Temiz etler dururken neden leş yediklerini anlayamadım. Sonra başka birini gördüm. Önündeki kovayı havaya kaldırdı. Ve içinde daha ne olduğunu anlayamadan kafasına dikti. Derin çok derin bir inleme koptu. Çünkü içtiği şey bir kova lavdı! Evet. Bir kova ateşi içmişti!

İMKÂNSIZ AŞK(VaMel.S1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin