MayAteş'in Hikayesi Bölüm 20

328 31 2
                                    

ŞARKI : PLUBMP ---- CUT

İnsan bazen gerçekten kaldıramayacağı şeyler yaşıyordu. En sevdiği insanı kaybetmesi veya çok sevdiği birinden ayrılması gibi. Ama ne zaman 'ben bunu kaldıramam' ile başlayan bir cümle kurduğunda hep düşündüğünden daha ağır şeyler yaşıyordu. Ve her zaman da yaşadıklarını kaldırıyor, altında ezilmiyordu. Her düştüğünde daha güçlü kalkıyordu ayağa. Asla pes etmiyordu.

Peki, benim durumumda başka biri olsaydı ne yapardı? Ben ne yapardım? Ne yapmalıyım? Kaçmalı mı yoksa kalıp savaşmalı mıyım? Hiçbir şey bilmiyormuş gibi hayatıma devam mı etmeliyim? Gerçekleri görmezden mi gelmeliyim? Yoksa gidip bunun hesabını sormalı mıyım? Ben ne yapmalıyım?

Karnımdan gelen sesle düşüncelerimi penceresinden dışarıya baktığım odada bırakıp salona çıktım. Gerçekleri öğrendiğimden beri- dünden beri- bir şey yememiştim. Ateş etrafta görünmüyordu. Hemen adımlarımı kapısının açık olmasından dolayı anladığım mutfaktan içeri attım.

Birkaç dolap karıştırıp yiyecek bir şeyler aradım ama sonuç hüsran. Hiçbir şey yoktu. Buzdolabı bile yoktu. Zaten mutfak çok küçüktü. Yalnızca kapıdan girdiğinizde karşınıza çıkan iki dolap vardı. Birde duvara yaslanmış yalnızca iki taburesi olan mini bir masa. Sıkıntıyla kendimi tekrar salona attım. Dün akşam Ateş'in oturduğu koltuğa kendimi atıp başımı arkaya yasladım.

Beni merak etmişler midir ki? Diye geçirdim aklımdan. Şimdi ne haldeler acaba? Her şeyi bildiğimi biliyorlar mıdır?

'' yok canım. Nerden bilecekler. Saçmaladın iyice Maya''

'' demek kendi kendine gülme işini bırakıp kendi kendine konuşmaya başladın ha?'' sesi duymamla koltuktan fırlamam bir oldu. O ani fırlamayla ise boynumu kütletmem bir olmuştu. Ben acıyla boynumu tutarken Ateş elinde poşetlerle mutfağa doğru ilerledi. Rabbim bu nasıl bir acıydı böyle. Serçe parmağımı sehpaya vursam daha iyiydi. Boynunu yanıyormuş gibi hissetmen berbattı.

Birazcık daha olduğum yerde durup acının azalmasını bekledikten sonra adımlarımı tekrar mutfağa çevirdim. Ateş elindeki torbaları dolapların altında olan minik tezgâha koymuş içlerini boşaltıyordu. Benim geldiğimi hissettiğini gerilmesinden anlamıştım.

'' dün geceki olanlar... '' deyip söze başladım. Zira onun bu konu hakkında pek konuşmaya niyeti yoktu. Sanki anlaşma imzalamış gibi bana hiçbir açıklama yapmıyordu ve durum benim sinirimi bozuyordu.

'' sende benim sinirimi bozuyorsun melez. Ama ben sesimi çıkarmıyorum'' dedi arkası hala bana dönükken. Sonunda torbaları boşaltmıştı.

'' bahsi açılmışken önce şu zihnimdekileri duyma meselesinden başlayalım. Sen benim düşüncelerimi nasıl oluyor da duyabiliyorsun?'' deyip zilyon tane zorumdan birini sordum. Hala arkası dönük ne ara ortaya çıktığını bilmediğim tahta ve bıçakla domatesleri küp küp doğruyordu. Ben yine cevap vermeyeceğini düşünürken o konuştu.

'' otur. '' ne yani tek söyleyeceği bu muydu? Otur. Düşüncelerimi yok sayıp dediğini yaptım. Sonuçta dünkü o korkunç yüzünü tekrar görmek istemiyordum. Bana yıllar gibi gelen beş saniye sonunda tekrar konuşmaya başladı.

'' aramızda oluşan bağ yüzünden kaynaklandığını düşünüyorum. Şimdi sen 'neden ben seninkini duyamıyorum o halde' diye soracaksın. Bunun hakkında en ufak bir fikrim yok. Ama bazı teorilerim var tabi ki. Mesela senin zayıf bir melez olman veya benim senin kat be kat daha güçlü olmam. Veya da türün kadar işe yaramaz olman. Bana sorarsan en son ki söylediğimden kaynaklanması daha muhtemel. '' deyip domatesleri yine ne ara ortaya çıkardığı tencerenin içine döktü.

İMKÂNSIZ AŞK(VaMel.S1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin