.......
Koş...
Zihnimin bağırarak arka arkaya tekrar ettiği tek kelime. Ama değil koşmak parmaklarımı oynatabileceğini bile sanmıyordum. Gördüğüm şey beni dehşete düşürmüştü. Kaçmak istiyordum. Kaçmak ve bu gördüklerimi sonsuza dek unutmak istiyordum.
Ama hareket edemiyordum. Sanki biri üzerime beton dökmüşte hareket etmemi engellemiş gibiydi. Vücudum o kadar ağırdı ki gözlerimi bile kırpamıyordum. Neydi yaşadığım? Şoka mı girmiştim yoksa? Şoka böyle mi girilirdi? Eğer böyleyse nasıl kendime gelecektim?
KOŞ...
Bir kez daha zihnimin derinliklerinde duydum sesi. Ama yine vücuduma söz geçiremiyordum. Az önceki kapıyı açan kırmızı gözlü adam sırıtarak bana bakıyordu. Yüzü hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Sanki daha önce görmüştüm de nerede gördüğümü hatırlayamıyordum.
MAYA KOŞ...
Bu sefer ismimi de söylemişti zihnim. Ama hala ve hala hareket edemiyordum. Karşımdaki adam yüzünde ki iğrenç gülümsemeyi hiç bozmadan üzerime gelmeye başladı. Her adımda biraz daha yaklaşıyordu.
Bir adım.
Bir adım daha.
Ve bir adım daha.
Aftiel hemen koşmazsan seni asla oradan kurtaramam. Hadi. KOŞ!
Zihnimde yankılanan cümleler beni kendime getirirken karşımda ki adam bana bir adım daha yaklaştı. Hiç düşünmeden arkamı dönüp koşmaya başladım. Ne yöne gittiğimi bilmeden, sadece koştum. Düşünmeden koştum. Koşabildiğim en son hızla koştum. Ta ki bir bedene çarpıp durana kadar koştum.
Kim olduğunu bakmadan ellerinden kurtulmaya çalıştım. Çünkü biliyordum ki bu o adamdı. Çünkü kaçmazsam hiç iyi şeyler olmayacaktı. Deli gibi çırpınırken adam beni kollarımdan tutup sarstı. Ama hala çırpınıyor, elinden kurtulmak için debelenip duruyordum.
'' maya, benim kendine gel'' tanıdık ses beni bir robot gibi anında durdururken arkamdan o adamın iğrenç sesini duyuyordum.
'' buraya gel prenses. Benden kaçamazsın.'' Korkuyla Ateş'e bakarken tek kolumu bırakıp beni sürüklemeye başladı. Nereye gittiğimizi bilmeden düşe kalka ona ayak uydurmaya çalıştım. Kısa süre sonra siyah bir cipin içindeydim.
Ateş'te sürücü koltuğuna geçip kaza bastı. Sallana sallana hızla orman yolunda ilerliyorduk. Emniyet kemerini takmadığım için bir öne bir yana düşüp duruyordum. Ama aldırmadım. Yaşadıklarım bunların yanında ejderhada kulak kalıyordu. Bir kez daha sarsılınca başımı yandaki cama vurdum.
Acıyla ellerim ağrıyan yere giderken bir anı zihnime giriş yapmıştı bile.
'' hadi bakalım prenses en iyi vuruşunu yap'' babama gülümseyip biraz geri çekildim. Karşımdaki mini kaleye gözlerimi dikip vuracağım yeri belirledim. Babama bir kez daha gülümseyip koşarak topa vurdum. Ama top kaleye değil evin arkasına gitmişti. Hüzünle başımı yana eğdim.
'' üzülme prenses. Hadi bir atış hakkı daha. Ama önce topu getir bakalım.'' Babamın söyledikleriyle sevinçle ellerimi çırpıp hemen topun kaçtığı yöne koştum. Biraz etrafa bakınıp topun ileride olduğunu gördüm. Sevinçle koşup topu yerden aldım.
Gülerek arkamı döndüğüm anda birinin olduğunu hissettim. Tekrar arkamı dönüp kim olduğuna baktım. Kocaman iri yarı bir adamdı. Gözlerinde kocaman siyah gözlükleri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKÂNSIZ AŞK(VaMel.S1)
VampirosTANRI'NIN SENİN İÇİN HAZIRLADIĞI KADERİ YAŞAMAK ZORUNDASINDIR. KAÇAMAZSIN. DEĞİŞTİREMEZSİN. AMA NASIL YAŞAYACAĞINA KARAR VEREBİLİRSİN. BEN BİR CANAVARDIM. BUNU DEĞİŞTİREMEZDİM. AMA İYİ VEYA KÖTÜ BİR CANAVAR OLMAYA BEN KARAR VEREBİLİRDİM. VE BEN KARA...