Boş olan bardağını bir kez daha doldurup, içmeden bekledi adam.
Daha sonra ayağa kalkıp, cüzdanından içtiği rakının parasından fazlasını masanın üstüne atmıştı.
Ceylin ona ne yaptığını anlamak istercesine bakıyordu. Bir adım atarak yanına gelip, ba...
Bölüm şarkısı: Olgun Şimşek - Üflediler söndüm (şarkı gerektiği yerde açın 🐦)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mutsuzluğun pençesi .
2 GÜN SONRA.
Ucu bucağı sanki görünmeyen dipsiz bir deryaydı Mardin'in yolları.
Arabayı normal hızda kullanıyor ne çok yavaş ne de çok hızlı ilerliyordu Aslında böyle kullanmasının sebebi başkaydı.
Düşünmesi lazımdı çünkü. Çok düşünmesi lazımdı.
Gözleri, her iki tarafı kurak toprak arazi olan yoldaydı. Ama aklı....İşte o bilinmiyordu hangi diyarda olduğu.
Hani derler ya hayat film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer, o an onu yaşıyordu genç kız.
Ölünce değildir. Bâzı insanlar ölmeden de yaşıyordu bu durumu.
En çok çocukluğu üzerinde daha fazla durduğunu söyleye bilirdi aslında .
Her ayrıntısını hatırlamaya çalıştığı o güzel çocukluğu. Salıncakta düşüşte kanayan o dizleri, ya da arı kovanına haylazlık edip parmaklarını sokması.
Bunları o zaman acı sanırdı. Ama yaşadığı bu 21 yılda bu iki gün ona öğretmişti ki bu güne kadar hiç canı yanmamış, hiç acı çekmemişti .
Helede bu sabah...
Hastaneden çıktığı günün ertesi, dört kaçağı, haps ettikleri hücreden çıkarmışlardı. Tabi Asmin ve ablasının ruh sağlığını bilmeyecektik ama Aliyle Salihin beden sağlıkları hiç iyi değildi. Salihi en son gördüğünde, çenesi kuzey yönüne doğru azıcık kaymıştı doğrusu.
Aliyse haşattı.
Asminle Salihi bağ evine göndermişlerdi .Düğüne kadar orda sürdüreceklerdi hapis günlerini.
Düğün günü....
O kara günü düşünmek bile istemiyodu Ceylin.
Düşündükce çıldıracakmış gibi kalbi atmaya başlıyordu çünkü.
Zeyşan ve Ali, onların işi daha da karmaşıktı aslında. Selim ağa Zeyşanın yüzünü bile görmek istemiyordu daha fazla. Canını kurtarmış ola bilirdi ama onu emindi ki affetmeyecekti babası.
Dün Selim ağa eve bir İmam getirtmişti. Anesinden duyduğu kadarıyla Ceylin, Zeyşan ve Aliye imam nikahı kıyacaklardı. Üstüne üstlük babası Zeyşanla görüşmesini yasaklatmıştı ona.
Ama o her bulduğu fırsatta kaçıp onun yanına gelmeye çalışıyordu. Ablası tam anlamıyla çökmüştü.
Babasının onu istememesi onu mum gibi eritiyordu. Ama yaptıklarının bedelini ödemesi gerektiğini bilecek yaştaydı.