Selam millet. İşte ben. Yb geldim.
Sorular var kafanızda biliyorum ne bitdi, ne oldu diye. Bu bölüm onları giderip yerine yeni sorular getirecek.
Bölüm fatyaaslanli yaaa. Canıım bu bölüm sanaaa.
En güzel yorumu yapan arkadaşımıza hediye olsun. Size söylemiştim en çok beğendiğim yoruma ithaf diye. Geçen bölüm az yorum yapılmıştı, umarım bu bölüm olur.
***
"Belkide nasıl gitdiklerini görmeyelim diye vardır göz kapakları." - Yunus Emre Gökce.
Kitabın son satırlarınıda okuduktan sonra, sehpağanın üzerine bırakmıştım.
Yerimde gerinip, üstüme atdığım şalı geriye itip koltuğa düşmesini sağladım.
Üstümde olan bu ezginliği haftalardır atamıyordum. Galiba bir ay falan oluyordu. Daha da açık söylemek gerekirse Berzan gitdiği günden beri. Onun gidişi konağa matem havasına bürümüştü sanki.
1 Ay Önce.
Kapının açılmasıyla içeri öyle bir enkaz girmişti ki ,onu bir tek ben bu şekilde görüyorum diye sevinmiştim.
Havanın karanlık olması bile bitmişliğini gizleyemiyordu. Her kes odalarına dağılmıştı. Zaten bende bir bardak su için onca yolu tepip mutfağa kadar gelmiştim.
İyikide gelmiştim.
Bardağı sedir sehbağaya koyup, hızla ona doğru koşmuştum.
"Berzan!"diye bağırıp onu kolundan sarstığımda Onun tek yaptığı şey ise elinde tutduğu mavi renkteki bir şala anlamını yitirmiş gözlerle bakmak olmuşdu.
Elinde öyle tutuyordu ki, çok değerliymiş, sanki ondan kaçıcakmış gibi.
Gözleri gözlerimi bulduğunda içinde bitip gitmiş firtinanın enkazını göre biliyordum. O büyük bir savaşa girmişti, görünüşe bakılırsa da kaybetmişti.
Ne oldu diye sormadım ona. Ne olduğunu anlamıştım çünkü.
Gözlerime hücum eden yaşlar, karanlık olan avluyu daha da bulanıklaştırıyordu ve ben onu zar zor görüyordum.
Bana hala bakmaya devam ederken, fısıltıdan bile daha kısık çıkan sesiyle"Gitdi."dedi."Yetişemedim, ben yetişemedim ona."diyede devam etdi.. Elindekini gösterip, "Ona bunu verecektim......veremedim."
Sanki kendini dediklerine inandırmak istiyormuş gibi bir haldeydi.
Elindeki o mavi şala yuruğunu dahada sıkmıştı. Onun için korkuyordum.
Onun bu denli ne ara benim kuzenime bağlandığını, nasıl bu kadar aşık olduğunu sanırım asla anlayamayacaktım.
Yıkılışından belliydi kardeşim kadar sevdiğim adamın.
"Berzan, kendine gel. Biliyorum zor olucak senin için ama kendine gel. Gelmek zorundasın."dediğimde hala bu hayatdan bağını koparmış gibi bakmaya devam ediyordu.
"Nasıl yapacağım peki, onuda söyle? Ben kendime zorda olsa itiraf etdirmişken, onun bunu bilmeyerek benden gidişini nasıl sindireceğim. "Dediğinde onu kendime çekip sarıldım. Zaten bunu bekliyormuş gibi koca adam, kolarımın arasına sinmişti.
"Zaten gidecekti canım, sen yetişsen bile onun burda kalma süresi belliydi. Bırak gitsin, gitsinki büyüyüp sana geri döne bilsin. Dönücektir, eyer hikayeniz bitmemişse bu bir başlangıçtır. Emin ol, yaradanın bir bildiği vardır ki, seni sınıyor."dediğimde, ağladığına emindim. Ama başını eğdiği için göremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÁZAM.
Ficción GeneralBoş olan bardağını bir kez daha doldurup, içmeden bekledi adam. Daha sonra ayağa kalkıp, cüzdanından içtiği rakının parasından fazlasını masanın üstüne atmıştı. Ceylin ona ne yaptığını anlamak istercesine bakıyordu. Bir adım atarak yanına gelip, ba...
